|
|
| Birinci Oyun | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 11:57 am | |
| Nikkiel ışıldayan gözlerini bir süre genç adamın yüzünden alamadı, artık yanında gerçekten severek arkadaşlık edeceği, kafası karıştığında danışabileceği biri olacaktı. Ufak bir heyecan çığlığı atarak ona sarıldı. Saçlarını kuvvetlice kavraması, o güzelim beyaz ellerini sırtında kibarca dolaştırmasıyla hissettiği şehvetin dozu iyicene yükseliyordu. Erkekliğini beceriklice okşaması üzerine tekrar mırlamaya başlamştı bu esnada vücudu tatlı tatlı kımıldanıyordu. ''Hazırım.'' diye belirti nefes nefese, beyaz sıvının boşaldığı sırada hissettiği haz yüzünden suçluluk duyuyordu. Her şey sona eripte Rain in bitkin fakat şefkatli kolları tarafından yatağa bırakıldığında ne kadar yorgun düştüğünün farkına varıyordu, yanaklarında ki kızarıklığın farkında olmadan Rain in bakışlarına karşılık verdi sonra da yanına sokularak kollarını ona doladı ve gözlerini yumdu. İkisinin arasında ki birleşmeyi son anına kadar izleyen. Annabel ise halinden son derece hoşnut görünüyordu, Rain in performansından hoşnut kalmıştı ve Nikkiel in verdiği tepkiler de bu hoşnutluğu ikiye katlıyordu. Sanki çok normal bir şey rica etmiş gibi kibarca gülümseyerek anahtarı Rain e fırlattı ''Özgürsünüz.''
İğrenç kahkahası, oğlanın kendisini iyicene mal gibi hissetmesine sebep oluyordu. Bu adam psikolojik baskı da en az Romeo kadar iyiydi öyle ki güçlü bir karaktere sahip olan Nikki bile yaptıklarına direnememişti. Mecburen, itiraz etmeden işini yapmaya, Lambri yi elinden geldiğince memnun etmeye çalışıyordu ki sevgilisinin canını yakmasın hatta mümkünse gitmesine izin versin. Aurelio tehlikedeyken, kendisine ne olduğu pek umurunda değildi. Eğer o hayatta kalacaksa öldürülmeye bile razı olabilirdi. Bu arada Lambri gibi adamları daima hoşnut bırakan numaralarını iyiden iyiye sergilemeye başlamıştı. Büyük bir kabiliyetle çalışan tatlı dudaklarının arasından iç gıcıklayıcı bir mırıltı çıkıyordu, minik kalçalarını hafif hafif kımıldattı.
İri ve dolgun dudakları, yüzüne düşen gölgenin iyicene ürkütücü kıldığı pis bir gülümseyle yayıldı ''En eğlenceli kısmı da o ya'' Romeo, kurbanlarının fiziksel ve ruhsal olarak acı çektiğini görmekten büyük bir haz duyan sapığın tekiydi. Aurelio nun bu ilişkiden zevk alması birazcık bile umursamıyordu, yaptıklarını kendisini tatmin ettiği sürece sürdürecekti.''Şimdi Aurelio, öpücüğüme karşılık vereceksin yoksa ne olur biliyorsun.'' Başka bir çilek alarak, gencin bembeyaz, pürüzsüz teninden kaydırdı meyveyi yine dudaklarına götürdü. Aurelio nun yana çeviridği başını tekrar kendisine bakacak şekilde döndürdükten sonra dudaklarının arasında ki çilekle beraber yaklaştı, genci tutkuyla uzun uzun öptü ve meyveyi onun enfes dudaklarının arasına terk etti. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 1:05 pm | |
| Nikkiel'in kendisine doladığı kollarını arkadaşça bir tavırla nazikçe okşadı. Annabel'in iğrenç gülüşü ve anatharı fahişelere para fırlatır gibi atmasıyla suratına o eski bilindik 'suratsız' ifadesi çökmüştü. Şuan için özgür olmaları kendisini fazlasıyla rahatlatmıştı ama Nikkiel'in gözlerini yummasıyla işler hepten zorlaşıyordu. Onu yeniden incitmek istemediğinden saçlarını merhametle okşayarak fısıldadı "Haydi Nikkiel, toparlanda gidelim. Kapıdaki adamların ne yapacağı belli olmaz" dedi onu harekete geçirmek için olası bir tehlike varmış gibi endişeli davranarak. Aslına bakılırsa şuan Annabel'e güvendiği doğruydu, onun yerinde Pierrot olacak cadı olsaydı, emindi ki Dukelerin en az bir kaçını üzerine salar acı tecrübenin belgesinide kendisine armağan ederdi.
Nikki, Lambri'nin Aurelio'yu bırakacağını sanıyorsa çok büyük bir hataya düşüyordu. Nikkinin bedeninden faydalanması, sapıkça emellerini sürdürmesi ve tatmin olmasının kendisini için yetinilecek bir şey olduğunu sanıyorsa Aurelioyu şuan nasıl deli gibi istediğinden haberi yoktu büyük ihtimal. Nikki işine maharetlice devam ederken bile aklından çıkaramadığı oğlanın tahrik edici bir jartiyerle süslenmiş; mermer gibi beyaz, ürpertiyle kaskatı kesilmiş düzgün bacaklarına takıldı gözleri. Bu gece her ikisi de, oğlanlar konusunda pek şanslılardı ve Romeounda bu şansı sonuna kadar kullandığını görmekten memnundu. Nikkinin ise maharetine ve mırıltılarına bayılmıştı. Oğlanın mahareti gittikçe fazlalaştıkça, aynı oranda yüzüne de tahrik edici bir gülümseme sirayet ediyordu. Minik kalçaların kıvrımlarına dokunmak için sabırsızlanmaya başlamıştı. Ancak önce bu işin keyfini fazlasıyla çıkarmalıydı.
Adamın sözcüklerinin yarattığı etki tartışmasız çok korkutucuydu. Hani kendisini eğlendirmek istiyordu, şimdi neden farklı bir şey ima ediyordu. Üzerinde psikolojik bir oyun mu dönüyordu yoksa imalarını anlamamış mıydı kestiremeden biraz düşündü. Her neyse, öyle yada böyle tecavüzden başka bir seçenek yoktu. Adamın pis gülümsemesi bile ürperip sinmesine yetiyordu. Neydi Aurelio'yu bu kadar korkutan kendisi de bilmiyordu? Tek düşüncesi Nikkiyle buradan bir şekilde çıkabilmekti. Romeonun sözlerindeki imaysa zaten gardını yavaş yavaş indiren Aurelionun sorgusuz itaat etmesine olanak sağladı. Kalbi bundan nefret etse de, mantığı uymazsa neler olabileceğini ruhsal bozukluğu olan insanlar gibi devamlı kendisine tekrar ediyordu. Adamın başını zorla çevirmesiyle hareketsizce durdu. Masmavi gözleri bir çocuğunkiler gibi dolmuş, başını olumlu manada sallayarak adamın kendisine yaklaşmasını bekliyordu. Çileğin aynı işlemden geçerek adamın dudaklarının arasında kendisine yaklaşmasıyla vücudu yavaşça titremeye başladı. Adamın tutkulu öpücüğe kısa kısa ruhsuz karşılıklar vermekle yetindi, o esnada gözlerinin yanlarından yavaş yavaş yaşlar süzülmeye başlamıştı. En sevdiği mevye olan çileği onun dudaklarına fazla değmemeye çalışarak kendi ağzına aldı ve kıpırtısızca bekledi. Romeonun kendi dudaklarının kıpırtısını görmesini bile istemediğinden kendini fazlasıyla sıkmıştı. | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 2:57 pm | |
| Rain in sözleri üzerine doğruldu, o kadar yorgundu ki ama madem ortada bir tehlike var kendisini hareket etmeye zorlamak zorundaydı.Yorganı itekleyerek yatağın kenarından destek aldı, gözlerini bile doğru dürüst açamıyordu ki, bir kaç beceriksizlikten sonra nihayet pek sağlamcana olmasa da iki ayağı üzerine dikilmişti ''Peki Rain haydi gidelim.'' Kapıda ki adamların üzerlerine saldırmasını hiç mi hiç istemezdi. Rain i onların elinde göreceğine ölürdü daha iyi. Zararsız düşüncelerle, adamın koluna girdi ve ona yaslandı, buradan uzaklaşmak için hazır görünüyordu.
Anlaşılan bu fasıl biraz uzun sürecekti,Lambri ya yaptırdığı şeyin ne kadar aşağılayıcı olduğunun farkındaydı ya da ilişkinin en haz verici yanıın bu olduğunu düşünüyordu ki halen yaptırdığı şeyden sıkılamıyordu. Onu memnun etmekten utanç duysa da Nikki, mırlamayı ve işini yapmayı sürdürdü. Dudak hareketlerini iyicene hızlandırmıştı ki adam çarçabuk tatmin olsun. Gerçi bundan sonra sırada ne vardır hiç bilemiyordu ya , belki de çok daha beteriyle karşılaşmak üzereydi. Açıkçası Lambri gibi hastalıklı bir beynin neler düşünüyor olabileceğini kestiremiyordu. Kabul etmek istemese de O ndan korkuyordu hem de çok fazla.
Öpücük sona erdiğinde Romeo eğilerek Aurelio nun bedeninde ki çikolata sosunu tamamen temizleyinceye kadar yaladı. Şimdi sırada işin acı verici kısımlarından biri vardı. Gencin üzerinden bir kez daha kalkarak gardroba doğru yürüdü içerisini biraz karıştırdıktan sonra bulduğu doktor önlüğünü üzerine geçirdi. Ah, milyonlarca kız ve erkek böyle bir doktorun elinde ölmek için neler vermezdi tabii gerçek yüzünü bilmedikleri sürece. ''Şimdi, size baş Hekim Lambri nin arzularını yerine getirmek yerine liseli kızlarla oynaşmanın cezasını vereceğim Hemşire Aurelio. Siz bu hastahane nin kurallarına uymak istemiyorsanız biz sizi zorlarız. Magdalene içeri gel!'' Odanın kapısı açıldı, hemşire kıyafetlerine bürünmüş başka biri içeri geldi yanlız bu seferki genç bir kızdı ve elinde gösterişli bir malzeme çantası taşıyordu. ''Çantayı masaya yerleştir Magdalene ve bana şırıngayı ver. Kız söyleneni yaptı, malzeme çantasını hünerle açtı ve içinden çıkardığı şırıngayı Romeo ya uzattı. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 3:43 pm | |
| Yataktan doğrularak kıyafetlerini bitkince giyindikten sonra zorda olsa çocuğun yanına gitmiş, koluna girmesine izin vermişti. Sonunda bu iğrenç batakhaneden bir şekilde çıkabildiklerine seviniyordu. Anahtarlardan birini kullanarak kapıyı açtı. O üzerine saldıran iğrenç adamla göz göze gelmek bile yeterince ürkmesine sebep olurken aceleyle dış kapıya doğru ilerlemeye başladılar. Bu kadar büyük ve kasvetli bir evde zorlanmadan yollarını bulmaları bile şaşırtıcıydı ama Rain'in şu an düşündüğü tek şey, Cathy'e sağ sağlim ulaşmaktı. Gerçi eşi kendisine nerede ne yaptığıı sorsa verecek bir cevabı yoktu ya, neyse. Dışarıda duran arabalardan birini uygun anahtarla açarak Nikkielle bindi ve bir daha dönmemek üzere bu iğrenç mekanı terkettiler.
Nikki düşüncelerinin ikisinde de kesinlikle haklıydı. Her iki konuda da çok fazla haz duyduğu bir gerçekti. Oğlan hızlandığında keyfi iyice yerine gelmişti ve vücut sıvıları yavaş yavaş Nikkinin beğenisine sunuluyordu. Solukları ve iniltileri serileşmeye başlayınca "Yeterli" dedi emrederek. Çocuğu yavaşça kendisine çekerek dudaklarının yanındaki sıvıya aldırmadan tutkuyla uzun uzun, yiyecekmiş gibi öpmeye başladı. Öpüşü devam ederken seri bir hareketle onu yatırdı ve zarif hareketlerle öpmeye ve bedenini okşamaya devam etti. Elleri, bu arzu nesnesinin bedeninde yavaş yavaş aşağılara inip eteğini bir çırpıda çıkarıp kenara fırlattı. Minik ve dantelalı seksi çamaşırın üzerinden çocuğu arsızca okşayarak yüzüne baktı, nasıl tepkiler vereceğini merak ederek. Daha sonra yataktan kalkarak şu meşhur dolaba ilerledi ve ufak bir çanta alarak tekrar eski yerine kuruldu. Oğlanın çamaşırını sanki yaptığı çok normal bir işmiş gibi şehvetli hareketlerle sıyırarak suratına attı, onu daha da aşağılamak için. Tarifsiz derece de küçümseyici bir ifade yayılmıştı yüzüne. Çantanın fermuarını açarak içinden pembe renkli, yapay bir tatmin aracı çıkarıp Aurelionun görebileceği şekilde havaya kaldırdı. Aurelionun çırpınan ve yalvaran bakışlarını gördüğünde ise Romeo'nun sözlerini desteklercesine "Hastanemizin kuralları var sevgilim. Telaşlanma, beraberken çok keyif alarak yaptıklarımızın bir kısmını yapacağım ona" Romeonun şırıngayı çıkarmasına karşılık sadece sırıttı ve yavaşça Aurelio'suna eğilerek dudaklarına tutku dolu ufak bir öpücük bıraktı "Korkma sakın, çok acımayacak" Onun tatlı dudaklarının ve nefesinin tadına bakmayalı ne kadar da uzun zaman olmuştu. İçinden onsuz geçen gecelerine lanet ederek, bunu tek sorumlusu olarak gördüğü Nikkiye daha da büyük bir öfkeyle döndü. "Şimdi ufaklık..." dedi elindeki oyuncağı uygun pozisyona getirerek çocuğun kalçasına sertçe sürtüp. Sırıtması genişledi ve naziklik belirtisi göstermeksizin, korkunç bir hızla, öfkeyle ve iğrenç bir hazla oyuncağı çocuğun arka tarafına soktu. "Bu oyuncakların en iyi yanı, standart boylardan büyük olmaları, hissedebiliyorsun değil mi Nikki? Çok tatmin edici?"
Adamın öpücüğü nihayet sona ermişti ve çok şükür ki kendisinden bir tutku beklememişti. O bedenini yalarken kendisi de ufak bir çocuk gibi çileğin tadına baktı, ister istemez tatlı meyveyi severek yuttu. Tabi adamın bunu görmesini hiç istemezdi, yoksa iyice azıtabilirdi. Adam tekrar kalktığında kendisi de rahatlama fırsatı bulmuştu, yavaşça doğrularak etrafa kaçacak bir yer var mı diye göz attı. Bakışları Nikkiyle buluştuğundaysa yüzüne büyük bir acı ve öfke çökmüştü. Adamın işini bitirip çocuğu öpmesini izledi bir süre. Elindeki sert yada kesici bir cismi, o pürüzsüz sırtına geçirmek için neler vermezdi şu an. Romeoun giydiği doktor gömleğine bakarak neler tasarladığını kestirmeye çalıştı. Üzeirnde, beline kadar sıyrılmış, pek tahrik edici kıyafeti hatırlayınca sıkıntılı bir nefes aldı. Yavaşça onun konuşmasını dinleyerek oturur pozisyonda geriye geriye kaçtı. Sırtı ahşap başlığa değdiğinde tek yapabildiği kıyafetini morarmış omuzlarına kadar çekip içine sığınmak, kollarını bedenine sıkıca dolamak ve uzun bacaklarını birbirine kenetlemek ve Lambrinin öpücüğüne direnmek olmuştu. Hah, demek acımayacaktı, Nikkiye yaptığı vicdansızlık neydi o zaman! İçeriye giren kıza öfkeyle, tehditkar bir bakış fırlattı. Malzeme çantasını görünce yine o tuhaf ürpermeyi yaşamıştı. Ya da şuana kadar olanların kendisini korkuttuğunu düşünüyordu. O şırınga lafı geçene kadar... Gözleri ardına kadar büyük bir korkuyla açıldı. Çantadan çıkan şırıngayı görünce paniklemiş, ürkek bir tavşan gibi nereye kaçacağını şaşırmıştı. "Saçmalamayı kesin artık, bu iş çığrından çıktı. onu benden uzak tut Romeo." | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 4:29 pm | |
| Adamın vücut sıvıları dudaklarının kenarından aşağıya akmaya başlamıştı ve açıkçası bu Nikki yi çok rahatsız ediyordu. Onun buyruğuna uyarak dudaklarını erkekliğinden geri çekti başını kaldırarak şuh bakışlar yolladı. Tabii ki artık kendisini iyicene kötü hissetmeye başlamıştı, öyle ki rolünü bozmamak için tüm gücüyle çabalıyordu. Lambri nin bedenine iyicene yaslanarak tenini hissetmek için yanıp tutuşuyormuş gibi yaptı, dilini dudakları arasına kabul etti ve uzun, ateşli öpücüğüne aynı tempoda karşılık verdi, bir yandan da solgun bedenini yavaş yavaş onunkine sürtüyordu. Lambri ye uyup yatağa uzandığında bile bu iç gıcıklayıcı tutumunu sürdürdü. Elleri iyicene aşağıya inip te eteğini fırlatıp attığında kendisini iyicene savunmasız hissetmeye başlamıştı,gözlerini çamaşırının üzerinde gezinmeye başlayan ellere kaydırıp adamı tatmin edecek şekilde mırlamaya başladı. İşte şimdi Lambri kim bilir kafasından neler geçiyordu ki dolaba yönelmişti. Nikki ona bakamıyordu bile, sadece bu bir kaç saniyelik molayı derin derin nefesler alarak değerlendirdi. Adam geri döndüğünde iyicene kabalaşmıştı, küçük yüzüne çarpıp yatağa düşen iç çamaşırının ardından artık kendini tutamadı, sinirleri daha fazla direnemediği için açık mavi gözleri dolu dolu olmuştu. Lambri yüzünü görmesin diye başını öne eğdi. Üzerinde çorapları ve jartiyerinden başka bir şey kalmadığından refleks olarak incecik kollarıyla bedenini örtmeye çalışıyordu. Sonrasında işler iyicene çığırından çıkmıştı zaten titreyen sesini kontrol etmeye çalışarak ''Korkmuyorum Lambri, beni zevkten uçuracağına eminim aşkım...'' bu tip cisimlerin ne kadar acı verdiğini iyi bildiğinden korkmuştu. Kalçasına sertçe sürtünen oyuncağı ufak iniltilerle kabul etti, o şey içine girdiğinde ise dayanamayarak acı dolu bir çığlık atmıştı Güç bela ''Ah! evet hissediyorum Lambri, evet çok tatmin edici.'' ne kadar acı çektiği ses tonundan anlaşılıyor olmalıydı herhalde.
''Rahat durun Hemşire Aurelio, bu şırınganın baş hekimin muayene ettiği küçük kıza saplanmasını istemezsiniz değil mi?'' Aurelio yu şöyle bir süzdü demek giysisini omuzuna kadar çekerek kendisine yapılanlara karşı geliyordu ha, o halde biraz daha et görmenin vakti gelmişti, yalancıktan kaşlarını çattı '' Hemşire hanım, meslektaşınızı işleme hazırlarmısınız kıyafetlerinden sıkılmaya başlamış'' O ana kadar uzman bir hemşire gibi durduğu yerden şeytan şeytan gülümseyerek olanları seyreden Maggy yatağa yaklaşarak hemşire önlüğünü bir çırpıda Aurelio nun vücudundan çıkardı o genci soymaya devam ederken daha fazla beklemek istemeyen Romeo yatağın başlığına yerleşmişti bile. Alt dudağını ısırarak bir süre kadar gördüğü kötü muamele yüzünden morarmış o pürüzsüz bembeyaz göğsü zevkle seyretti. Sonra şırıngayı gözüne bile kırpmadan batırdı pis sırıtışı ikinci kez o güzel yüzüne oturmuştu. Yaptığı işlemin ne kadar acı verebileceğini çok iyi biliyordu ve Aurelio nun çığlıklarını işitmek son derece keyif verici olacaktı. İğneyi iki kez daha batırdıktan sonra ne tepki vereceğini görmek için Aurelio nun yüzüne baktı | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 4:58 pm | |
| İğrenç kahkahasına bir yenisi daha eklenmişti. Oyuncağı hızlı hızlı hareket ettirerek, çığlıkları sönmesin diye çabaladı. Tabiki işin aslı kadar tatmin edici değildi, ama oğlanın dolan gözleri, pürüzsüz beyaz vücudu, işe uygun olarak ayrılmış bacakları ve işte o muhteşem manzara ve özellikle şehvetli halleri keyfini tarifsiz derece de yerine getiriyordu. Yavaşça çocuğun yüzüne eğilerek oyuncağı tamamen içeri ittirdi. Nasıl da acıyla kıvrandığını görebiliyordu ve sırıtması iğneleyici bir hal almıştı. Oyuncağı naziklikten uzak bir tavırla geriye çekerek tekrar son haddeye kadar ittirdi. Tekrar kıkırdayarak oğlanın ufak tefek erkekliğini sıkıca kavradı. "Galiba Nikkinin ki çalışmıyor?" dedi kaşları havaya kalkarak, yavaşça dudağını büktü.
"İstemem" dedi tekrar uslu tavırlarına dönerek. Maggy olacak pisliğin kıyafetlerini çıkarmasına sesini çıkarmadı ama omuzlarını büzüp kendi gövdesine dolanan kolları üşüdüğünü hissettiriyordu. Adamın kendisini izlemesinden son derece rahatsız olarak kızardı. Vücudunda oluşan kızarıklıkları, diş izlerini ve ürkütücü morlukları keşfedebiliyordu. Adamın şırıngayı yaklaştırdığı vakit aklına ormandayken omzunu delip geçen ok ve bir serserinin sapladığı bıçağı gelmişti. Bu konuda tecrübeli oluşu Romeo'nun yaşatacağı acıya daha dirençli ve bilinçli yaklaşmasını sağlayabilirdi. Göğsü elbetteki çok hassastı ama kemiği delip geçecek büyük bir ok kadar acı vermezdi değil mi? Şırınga acımasızca saplanınca alt dudağını ısırıp, yüzündeki acıyı görmesin diye başını olabildiğince geriye yasladı. Hayır, ona istediğini vererek sesini çıkartmayacaktı. Başını kaldırıp pis sırıtışına sadece dayanıklıca cevap veren yüzünü gösterdi. İğneyi ikinci defa batırdığında gözlerinden acıyla yaş geldiği ama gıkının bile çıkmadığı görülebiliyordu. Dişlerini neredeyse kırılacak şiddetle birbirine geçirmiş, yumruk sıktığı minik elinden yavaş yavaş koyu renkli kan damlaları süzülmeye başlamıştı. Tırnaklarının kendi avucunu yırtıp kanatacağına, onun güzel yüzüne oturan iğrenç gülümsemeyi söküp atarcasına yüzüne geçirmek için neler vermezdi. Yavaşça dudakları aralanarak Romeo'nun yüzüne yaklaşıp alayla güldü. Acıya yavaş yavaş alışabiliyordu. Artık bunan sonra kendisine ne gibi bir şey yaparsa yapsın çocuk gibi ağlamayı kenara bırakarak, Nikki'ye sahip olan eş, erkek gibi davranacaktı. Nikki için şurada işkence edilerek öldürülse de, onu memnun etmeyecekti. | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Cuma Şub. 12, 2010 7:16 pm | |
| Oyuncağın hareketleri serileştikçe, Lambri nin çabalarını boşa çıkarmayacak kadar şiddetli çığlıklar atıyordu. İnce ve beyaz elleri çarşafı aşırı sıkı bir şekilde kavramıştı ve açık mavi gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzülerek boynuna iniyordu. Nasıl bu adamların eline düşecek kadar salak olabilmişti her ihtimale karşı kendisini ve Aurelio sunu korumak için bir şeyler yapmış olması gerekiyordu. Bedeninin titremesi iyicene şiddetlenmişti artık, gözlerini sıkı sıkı kapatıp başka bir şeyler düşünmeye çalıştı. Buradan kurtulduklarını ve Aurelio yla beraber iyi vakit geçirdiklerini hayal etmeye çalıştı, sevgililer günü git gide yaklaşıyordu aşkına ne almalıydı acaba? Yüzük koleksyonuna bir yenisi eklese sevinirmiydi? Oyuncak sert bir şekilde sonuna kadar içeri girince uzun zamandır hissetmediği o dehşet verici acının etkisiyle ızdırap dolu bir çığlık daha attı. Herhalde yavaş yavaş hiç bir şeyi hissedemeyip, kavrayamayacağı noktaya doğru gidiyordu. Öyle ki Lambri nin söylediği şeyleri duyuyor fakat ne dediğini anlamıyordu.
Üzerinde uğraştığı göğüs çok hafifçe şişmişti ve acıya karşı çok daha duyarlı hale gelmişti. Arsızca sırıtıp eğildi ve deliklerden sızan minik kan damlalarını vampir gibi yaladı. Sıra diğer ufak göğüse gelmişti şırıngayı buraya da en ufak bir acıma duygusu hissetmeden geçirdi ardından bir daha ve bir daha şimdi bu delikleri dolduracak bir şeylere ihtiyacı vardı. Ama öncesinde şırıngayla biraz daha eğlenmek istiyordu, Aurelio nun bedeninde açtığı her delik Romeo için büyük bir haz kaynağıydı. Üzerine iyicene eğildi iğneyi vücudunun üzerinden cılız bir çizik bırakacak şiddette kaydırarak, bacaklarına kadar indi ve şırıngayla biraz da o up uzun ve seksi bacaklar üzerinde uğraştı. İğne batıp çıktıkça yumuşak teni nasıl da kasılıp gevşiyordu. ''Hemşire, iğneler!'' diye buyurdu. Aurelio yu tamamen soyan kız ayağa kalkmış bir kez daha alet çantasına doğru ilerliyordu ve bu kez geri döndüğünde ellerinde ince uzun iğneler vardı onları Romeo nun ellerine bırakarak geri çekildi... | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun C.tesi Şub. 13, 2010 12:47 am | |
| Nikki'nin çığlıklarından duyduğu büyük haz ile yüzüne gittikçe korkutucu bir ifade yayılmıştı. Yılların içinde biriktirdiklerini böylece dışarı kustuğu çok açıktı. Şimdi, acaba Nikki, Aurelio'sunun eşi olacak bu sürtük hala onun yanına yaklaşmaya cesaret edebilecek miydi? Çarşafı kavrayan ellerine, dökülen yaşlarına baktı bir süre. Son attığı çığlıkla hafifçe gülerek yüzünü buruşturdu. Parmaklarına bulaşan kanla karışık beyaz sıvının farkına varınca yüzünü ekşitti, midesi bulanmış gibi. Koyu bir kızıllığa bulanan çarşafa baktı, oyuncağın işlevine son verme vakti gelmişti demek. Kibarlıktan uzak bir hareketle çekip yataktan aşağıya, eteğin hemen üstüne bıraktı kana bulanmış oyuncağı. Çocuğun bilincinin yavaş yavaş kapanması üzerine çenesinden tutarak onu yavaşça sarstı. Uyanmaya niyeti yok muydu? Baş parmağıyla Pierrot'u yanına çağırdı "Kaldır şunu." dedi duygulardan ve merhametten yoksun bir ifadeyle. Pierrot'un yeteneği bir parmak şıklatması kadar kısa sürede etkisini gösterecek gibiydi. Çocuğun yavaşça kolunu büküp saçlarını çekerek kaldırdı ve sertçe yüz üstü yatağa bastırdı. "O kadar çabuk uçmak yok bay Earnshaw. Daha işimiz çok uzun ve sen beni yeterince memnun edemedin." Ona bilerek eski soy ismiyle hitap etmişti. Çocuğun yüzünü yumuşak yastığa sertçe yapıştırıp iğrenç emelini gerçekleştirmek üzere ufak ve yuvarlak kalçalarını tutup sertçe kendisine çekti. Hareketten ve uğraştığı işten nemlenmiş parmakları çocuğun kalçasını sıkıca kavradı ve yavaş yavaş erkekliği çocuğun arka tarafına girmeye başladı. Gücünü ve kudretini göstermenin en iyi yolu ve kendisine en fazla zevki sağlayacak evre başlamak üzereydi. Nikki şimdiye kadar zorlandığını düşünüyorsa, şu an büyük bir imtihan verecekti. Adamın gel-gitleri yavaş yavaş başlamıştı ve heyecanın etkisiyle çocuğun kavradığı saçlarını çekti; eski şehvetli, arzulu tavırlarına dönmesi için buyurdu; "Oh Nikki! Hadi ufaklık, bu zevke sahip olacak az kişiden birisin ve tadını çıkarmaya başla!"
Çektiği acıya yavaş yavaş alışmaya ve işlerin fazla uzun sürmeyeceğini düşünen Aurelio, Romeo'nun devam etmekte kararlı olduğunu görünce aldığı kararın kendisini nasıl da zorlayacağının bilincine varmış, ancak bundan vaz da geçmemişti. Göğsünün tepki olarak şişmesiyle çok fazla utandığı söylenebilirdi-çünkü lambrinin şehvet dolu bakışlarına maruz kalıyordu ve kim bilir romeo ne düşünüyordu-, gittikçe geçen kızarıklık yerini büyük bir duyarlılığa bırakmıştı. Yavaşça sızan kanı bile en ince detayına kadar hissedebiliyordu ki adamın o esnada değen dili, fazlasıyla hassas olan vücudu beynine çok büyük boyutlarda bir uyarı ve beraberinde acı yolladı. Nemlenmiş ve kana bulanmış parmaklarıyla çarşafı sıkıca kavradı ve şakaklarından, boynundan hatta dümdüz karnından bile akan ter damlalarıyla onun işini bitirmesini bekledi kıpırtısızca. Adamın diğer göğsüne geçirdiği şırıngayla acıdan kıpkırmızı kesilmişti, derin derin hızlı ama düzensiz bir şekilde soluyarak tüm bedenini kastı. Acının şiddeti geçtiğinde ısırdığı güzelim dolgun dudaklarını aralayarak derin ve bitkin bir nefes verdi. O göğsünün de kızarmaya, ardından şişmeye ve kanamaya başladığını görebiliyordu. Adamın kendi kanını yalamasını bile çok tuhaf ve ürpertici bulmuştu. Daha fazla direnip oturamayacağına karar verince kendisini yavaşça geriye, nazikçe ve hiç istemese de o çekici tavırlarıyla bırakarak uzandı. Adamın üzerine eğilip iğneyle boylu boyunca vücudunu çizmesiyle büyük bir çığlık atası gelmişti ancak kendi kolunu ısırarak ses çıkarmamayı başardı. O kadar şiddetle ısırmıştı ki, hem sesini bastırmıştı, hem bir şey hissetmemişti hem de o incecik zarif koldan kan sızmaya başlamıştı. Çoğu insanın bunca zaman boyunca kıyamadığı bacaklarına açılmaya başlanan yaralarla akan göz yaşları ve kolunu ısırmasının şiddetiyle çıkan kan damlaları acısının boyutlarını belirtiyordu. Artık tamamen soyunmuş olmanın verdiği utançla gözlerini kapatarak başını yastığa gömdü ikisininde tiksindirici bakışlarını görmemek için. İnsanların dokunmaya ve hatta bakmaya kıyamadığı bu güzel beden, şimdi ne gibi kötü amaçlara hizmet ediyordu böyle? Romeo'nun eline bırakılan iğnelerle başına gelecek korkutucu yeni yöntemi beklemeye başladı. Kim bilir onlarla kendisine neler yapacaktı? Neden o da normal bir insan gibi tecavüz edip bırakmıyordu ki? | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Ptsi Şub. 15, 2010 6:18 pm | |
| Oyuncağın oldukça kaba bir şekilde dışarı çıkarılmasıyla beraber ağır hareketlerle dizlerini birbirine değdirdi, ısırarak kanattığı dudaklarının arasından işin sona ermiş olmasına rağmen süren acı hissini hazmedebilmek için derin derin nefesler alıyordu ve açıkçası bu yaptıkları bilinçliden ziyade reflekssel şeylerdi. Sonra bir anlığına her yer karardı. Kendini kızıl kadife perdeler ve on sekizinci yüz yıldan kalma gösterişli yağlı boya tablolarla süslenmiş, koskoca bir odada buluvermişti. Az önce Lambri nin tüm sevimsizliğiyle dikildiği yerde, şimdi dalga dalga sarı saçları ve siyah çerçeveli gözlüklerin ardında bir bahar sabahı kadar sıcak ve tatlı bir şekilde ışıldayan açık mavi gözleriyle Doktor Quin duruyordu. İncecik bedenine tam oturan şık bir ceket giymişti, elinde her zamanki gibi ufak notlar kaydettiği siyah dosyası vardı. Nereden çıkmıştı ki şimdi? Nikki, O nu uzun süredir görmüyordu. Oh! neyse ney, normalde sıkıcı hatta gereksiz bulduğu bu sevimli ve sakin yüzü karşısnda gördüğüne ne kadar memnundu bir bilseniz. ''Doktor! Yalvarırım bana yardım edin!'' diye feryat eddi. Doktorun yüzünde çok hafif, sakin bir gülümseme vardı ''Bana hiç bir şey söylemediğin halde seni neden bırakmadığımı sorardın ya, sebebi bana söylemek istediğin bir şeyler olduğunu bilmemdi Nikki. Sana yardım edebilmem için bunun ne olduğunu bilmem gerekiyor, lutfen rahatla ve anlatmaya başla '' İyicene yaklaşarak yatağın kenarına oturdu, iri iri açılmış gözleriyle dinlemeye oldukça hevesli görünüyordu. Nikki yattığı yerden dehşetle doğruldu ''Şimdi hiç! hiç sırası değil Doktor Quin! Aurelio Lambri ve Romeo nun ellerinde onu kurtarmam için bana yardım etmek zorundasınız! Rica ederim orada öylece dikileceğinize bir şeyler yapın!'' AH! Hala sinir bozacak derecede sakindi, niye harekete geçmemişti sağır falan mıydı yoksa! Öylece oturduğu her dakika Aurelio nun aleyhine işliyordu ''Sadece kötü bir rüyanın etkisinde kalmışsın Nikki, Lambri kim? Ondan biraz bahsetmek ister misin?'' diye tatlı tatlı konuşarak kuğu gibi boynunu hafifçe yana yatırdı. ''Doktor Quin! Size bana yardım etmeniz gerek diyorum!'' diye çıkıştı oğlan sesini daha da yükselterek '' Nikki beni aşan belirtiler gösteriyorsun, seni bir psikiyatrist e sevketmem gerekibilir.'' Psikiyatrist miş! Nikki nin bir şişe Clozapine e falan ihtiyacı yoktu! Artık iyicene sabrının taşması sonucu genç Psikoloğunun incecik bileklerinden birini sıkı sıkı kavrayarak çekiştirdi ''Aurelio yu kurtarmak zorundayız! O adamlar O na iğrenç şeyler yapıtorlar Doktor neden bana inanmıyorsunuz ?!'' Nikki nin elinin gevşemesiyle doktor narin bileğini kibarca geri çekti ve elini kendi dudaklarının üzerine götürdü ''Şşşt'' onu omuzlarından tutup nazikçe yatağa doğru yatırırken devam etti ''Sakin ol, Elinden gelen tek şey sessizce sabretmek, sabretmeyi öğrenmelisin derin bir nefes al ve On dan geriye doğru say On, Dokuz, Sekiz, Yedi, Altı, Beş...''
''Dört, Üç, İki, Bir...'' ''Hayır! Aurelio'!! Acı çekercesine sayıklayaraktan gözlerini tekrar açmasıyla tuhaf bir sarsıntı hissetmesi bir olmuştu, evet birisi çenesini sıkıca tutmuş onu sarsıyordu. Gözlerini kelebek kanatları gibi kırpıştırıp tamamen uyanmaya, karşısında kinin kim olduğunu çıkarmaya çalıştı fakat aradığı cevabı bulamadan bir el önce incecik kolalrından birini bükmüş ardından, saçlarından hoyratça çekilip kaldırılmışrı. İşte şimdi nerede ve ne yapmakta olduğunu gayet net hatırlıyordu. Lambri nin elinde saatlerdir bir mal gibi muamele görüyordu. Sessice yutkundu ''Özür dilerim Lambri, bu hatamı telafi edeceğim.'' Başı sertçe yastığa gömüldü. Şimdi başına ne gelebileceğini kestirebiliyordu. 'Elinden gelen tek şey sabretmek.'' diye düşündü, bağırmamak için dişlerini yastık kılıfına geçirdi işte başlıyor...
İster istemez gözleri arada tutkuyla arzuladığı Nikki ye kayıyordu. Onun acıyla kasılan bedeni, aralanmış up uzun bacakları o kadar iştah açıcıydı ki... Bu arada Aurelio nun bedeninde açılan her delik Romeo ya büyük bir haz veriyordu, fakat bir süre sonra şırıngayla uğraşmaktan sıkıldığını farketmişti, küçük bir çocuk gibi dudak bükerek nesneyi omuzunun üzerinden geriye fırlattı artık oyunun ikinci aşamasına geçmeye hazırdı fakat şimdilik yapacağı başka bir şey vardı. Kızın verdiği iğneleri özenle yatağın kenarına bıraktı.Uzun ince parmaklarını, Aurelio nun bedeninde açtığı sığı kesiğe değdirdi, ciddi bir yara olmamasına rağmen çok fazla kanıyordu. Kızıla boyanan parmaklarını dudaklarının arasına götürerek uzun uzun emdi. Gencecik ve taze kanı ne kadar da lezzetliydi, insana enerji veriyordu. Bu muhteşem tattan o da nasiplenmeli diye düşündü haince . Parmaklarını ikinci kez kesikten yayılan kırmızı sıvıya sürttü ve kana bulanan parmaklarını bu kez Aurelio nun beğenisine sundu ''Bak bakalım kendi kanının tadını beğenecekmisin beyefendi. Öyle kolay kolay yırtmak yok kirlettiğin parmakları tamamen temizlemeni istiyorum.'' Dudaklarını büzerek uzunca bir süre boyunca tüm parmaklarını tek tek tattırdıktan sonra nihayet geri çekilerek iğnelerini tek avucuna sıkıştırdı. Aurelio yu kaldırarak yatağın başlığına dayadı ve kendisi de yanına oturup iyicene yanaştı, kollarından tekini onun güzel omuzlarının üzerine yerleştirmiş, yanağı yanağına değecek şekilde oturuyordu. İğnelerden bir tanesini ağır ağır ve sakin bir tavırla az öne açtığı deliklerden birine sokmaya başladı. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Ptsi Şub. 15, 2010 8:32 pm | |
| Çocuğa karşı takındığı hoyratça tavırlar gittikçe artmaya başlamıştı. Şu an duyduğu hazzı bile umursamaktan çok, onu aşağılama arzusunu, canını yakma sevincini hissediyordu. Bu ufak tefek bedenin, Aurelio'nun sıcacık nazik kolları ve aşkı yerine, kendi öfke ve acı dolu zevklerine sunulması ne kadar da olağanüstü bir andı. Özür dilemesine karşılık, kaşları sadece çatıldı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın kendisini memenun edemeyeceği bir gerçekti. Başını yastığa gömüp, ses çıkarmamasını istemediği için, o ipek misali saçları acımasızca tutarak geriye çekti. "Sana şehvetli olmanı emrediyorum" dedi ürkütücü sakinliğini koruyarak. Hareketleri hızlı, şehvetin etkisiyle de daha sert bir hal almıştı. Aurelio'nun bu manzara karşısında nasıl da, ufak bir kuş gibi korkuyla çırpındığını görebiliyordu. Onun, Nikki için korku dolu her hareketi, bakışı, kendisinde aynı oranda öfke uyandırıyordu. Neden onun gibi fahişelerden farkı olmayan birini seçip, kendisini terketmişti ki?! Tırnakları öfke ve zevk ile, bir sadistinkiler gibi kalçasını deldi. Duyduğu tarifsiz hazzın coşkusuyla, tırnaklarının battığı yumuşak eti bile hissetmiyordu. Uzunca bir süre bedeninden bu şekilde faydalandı ve sona yaklaştıklarında, ona vereceği asıl hediyesinin yüzüne nasıl bir ifadeyle aksedeceğini görmek için birleşmeyi sonlandırmadan çocuğun bacağını kaldırıp bedeni kendisine çevirdi. Acı dolu yüzünü, kanayan dudaklarını, zevkle öptüğü boynunun ve bedeninin sahip olduğu morlukları gördükçe zaferle kahkaha atmak istiyordu. Çektiği saçları bırakarak eli oğlanın incecik, kırılgan boynuna yapıştı. Onu şuracıkta boğup, Aurelio'ya sonsuza dek sahip olmak için yanıp tutuşuyordu. Lakin, son anda aklı başına gelmişti, onu boğarsa Aurelio'yu sonsuza dek kaybedeceğinin farkına vararak sadece sertçe, ince uzun tırnaklarıyla omuzlarına daha sonra kollarına kadar bedenini çizdi.
Acıdan kısılmış iri gözleri, adamın sıkılgan tavırlarıyla ufak bir cesaretle açıldı. Bitmiş miydi? Artık serbest miydi? Yada en azından işkenceden sıkılmış mıydı? Yaşadığı acıyı bir nebze olsun unutmaya çalışarak merakla bakındı. Adam, iğneleri kenara bırakmıştı. Heyecanla derin bir nefes aldı, bu iyiye işaret olabilirdi, ya da biraz önceki gibi asıl olayın başlangıcı? Sızlayan bedenine değen parmaklarla yarasını ilk defa görmüştü. Boylu boyunca, devamlı kan sızdıran incecik bir yara. Çok fazla can yaktığı kesindi. Kaşları bir çocuğun azar işitirken ki ürkek hallerini aldı. Adamın parmaklarına bulaşan kanını emmesini merak ve tiksintiyle izledi. Niçin, bir insan böyle bir zevk duyardı ki? Vampirizmle ilgilendiğini daha önce hiç duymamıştı. Sadistçe zevkler karşı tarafın kanını beğenmeyi kapsar mıydı bilmiyordu, ama bunu kendisine yapması tek kelimeyle ilginçti. Çünkü Romeonun kendisine Nikkiye beslediği tarzda bir tutku beslemediğinden emindi. Tekrar yarasına değen parmaklarla dudaklarını hassas bir acıyla kıstı. Bu sefer kendi dudaklarına değen parmaklar ve adamın sözleriyle yüzü ekşidi. İteğini geri çevirme seçeneği olmadığından ufak pembe ve dolgun dudaklarıyla; soğuk, hissiz, özensiz ve isteksizce emmeye başladı. İğrenç ve mide bulandırcı tattan o çekilince kurtulduğuna sevinmişti. İğneleri tekrar almasıyla yanıldığını anladı ve yüzü başına geleceklerden son derece haberdar bir ifadeye; acıya büründü. Adamın kendisini kaldırmasına sesini çıkarmadan usluca geriye yaslandı. Zaten o kadar bitkindi ki, gözlerini bile zar zor açık tutuyordu. Kendisine iyice sokulmasıyla ve omzuna kolunu dolamasıyla yana kaçmak istediyse de, hem Nikki için, hemde bedenine hakim olan bitkinlik yüzünden yapamadı ve işkence yüzünden alev alev olmuş yüzüne yaslanmasına izin verdi. İğnenin eski yarasına tekrar geçmesiyle durduramadığı ufak bir çığlık atarak sızlandı. Gözlerinden yavaş yavaş yaşlar akmaya başlamıştı. Güzel başını daha fazla dik tutmadı; adamın omzuna pili bitmiş kurmalı bir bebeğin savunmasızlığıyla yığıldı kaldı. | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Salı Şub. 16, 2010 4:30 pm | |
| Siyah saçlarının Lambri nin uzun parmakları tarafından bir yılan gibi sarıldığını hissedebiliyordu, daha sonrasında adam saçlarını çekerek güzel başını yukarı kaldırmıştı. Daha fazla direnemeyerek gördüğü hoyrat muamelenin verdiği tarifisiz acıyla, çığlık attı. Bu kadar dayanıksız bir bedene sahip olduğu için kendi kendine çok kızıyordu, eğer Lambri nin yanında ufacık bir kedi yavrusu gibi kalmasaydı her şey çok daha iyi olabilirdi. Aldığı emirle beraber en az nefes alıp verişi kadar titrekleşen sesini şuh bir ayara çekerek konuşmaya çalıştı ''Ohh! Lambri, harikasın!'' Bedeni öyle düşünmüyordu ama, tam tersine zangır zangır titreyerek Lambri ye durmasını, bir an önce bu işe bir son vermesini söylüyordu. Artık iyicene zorlanmış tükenmenin eşiğine gelmişti. Beyni, Aurelio nun iyiliği için her ne olursa olsun kendisine yapılanlara tahammül etmeye zorladı onu ''Ah! evet, evet işte böyle!'' Kalçasına sadistçe saplanan tırnaklar canını yakıyordu, ister istemez Romeo nun oralarda söndürdüğü sigaraları anımsamıştı. Adam pozisyon değiştirene kadar teşvik edici şeyler söyleyip ızdırap dolu çığlıklar atarak rol yapmayı değiştirdi. Şu anki konumu itibariyle Lambri nin, öfke tiksinti yaratmaktan başka işe yaramayan yakışıklı yüzüyle tekrar karşı karşıyaydı. Zarif boynu, onun elleri tarafından sarılmış ve her dakika daha da kuvvetlice sıkılıyordu. Eğer ölürse basit bir oyuncakmış gibi aşağılanmış bedeninden, acıdan kurtulabilirdi göz kapakları ağır ağır düşünüyordu. Diğer yanda her şeyden daha çok sevdiği biricik Aurelio su vardı, Nikki bu dünyadan uçup gittiğinde Lambri yi yeniden sever miydi acaba? Gözlerini açmaya çabaladı, küçük elleri ani bir refklekse Lambri nin bileğine yapışmıştı ve tehlike hissinin verdiği enerjiyle çırpınıp duruyordu. Adamın ellerini çekmeyesiyle beraber derin derin nefesler almaya başladı. Çizilen kolları ve omuzu ağrıyordu.
Romeo omuzuna düşen başı saçlarından sertçe yakalayıp doğrulttu ''Sana başını omuzuma yaslayabilirsin dedim mi Aurelio. Canımı sıkıyorsun.'' onu tekrar kendisine yaklaştırarak yanağını yanağına dayadı. Nefesini hissetmek hoş bir histi. Boşta ki elinin parmakları iğneleri sanki normal bir işmiş gibi ustaca deliklere yerleştirirken dudakları Aurelio nun yanaklarını vakumluyordu. Başı dik tutan elinin parmaklarıysa yavaşça gevşemiş, gencin dalgalı saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Maggy e hafifçe sırıtarak işinin bittiğini, fakat olanları izlemekte özgür olduğunu söyledi. Artık Aurelio yu bir an önce becermek ve sonra da O nunla beraber jakuzinin keyfini çıkarmak istiyordu. Gencin yumuşak bedenini tek koluyla sardı, dudaklarına sonu gelmek bilmez pis öpücüğünü büyük bir keyifle kondururken seri bir şekilde yatağa yatırdı. Sağ eli bacağının iç kısmını tutkuyla okşarken Yüzü,burnun dibine kadar girmişti ve acımasızca sırıtıyordu. İşe koyulmaya ne kadar istekli olduğunu anlaması için hassas bölgesini onunkine sürttü. Diğer elinin avucu tam bel hizasından az önce iğnelerle süslediği göğsün arasına kadar sürtünerek gidip geliyordu. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Salı Şub. 16, 2010 7:54 pm | |
| Oğlanın teşvik edici sözlerini herhangi bir ifade göstermeksizin dinledi. İyice uyanmasıyla işine daha da zevkle devam edebilecekti. Çığlıkları, inlemeleri, yatağın şiddetle sarsılması, bedeninde oluşan ter damlacıkları ve hepsini insana unutturacak o tarifsiz şehvetin etkisiyle keyfi son haddeye ulaşmıştı. Aurelio'nun ufak sürtüğünü bu şekilde kullanmak kadar eğlencelisi olamazdı. Ancak itiraf etmesi gereken nokta; onun bu derece çekici ve işinde harikulade derecede iyi olması hoşuna gidiyordu. Onun istekli olduğu vakit, partnerini nasıl memnun edeceğini düşündükçe bir şekilde aklını çelmeyi her şeyden fazla arzuluyordu. Bileğine yapışan ufak elin güzelliğini ve zarifliğine baktı öfke ve hemen ardından gelen beğeniyle. Kısık bir inleme bıraktı düzensizleşmiş nefesini tutarak. Oğlanın düzgün ve beyaz omzunu sıkıca kavradı ve kuvvetli bir titremeyle, kasığına birikmiş tüm sıvıyı kurtulmak istercesine bilinçsizce serbest bıraktı. İşte, alabileceği zevkin hepsini tatmıştı ve işini bitirip, işi bitmiş oğlana bedavaya kapattığı bir fahişeymiş gibi, duygusuzca bakıyordu. Gençliği, güzelliği olmasa kimsenin suratına bakmayacağının bilincindeymiş gibi baktı. Onu, bedeninin her bölgesini ayrı ayrı beğendiği doğruydu, hemde fazlasıyla, ancak bu onu sevdiği anlamına gelmiyordu. Yavaşça çocuğun üstüne eğilerek dili tutkulu hareketlerle dudaklarına bir dokunup bir kaçıyordu. Kulağına fısıldadı "Şimdi biraz dinlen, güzelliğini yine topla, hep burada kapana kısılmış gibi kalamayız değil mi? Ben bir kaç saate döneceğim ve sakın Romeo'yu koynuna alayım deme, sana dinç bir şekilde ihtiyacım var." Yüzüne çöken albenili ifadeyle onun suratına çevrildi bakışları. Biraz önce bilinçsizce yüzüne çöken aşağılayıcı ifade kaybolup gitmişti; yerine tatlı ve aşık bir adamınki gibi tatlı, romantik bir ifade çökmüştü. Hani, derler ya üstü kapalı bir biçimde: nikahta keramet vardır. Aynı onun gibi, yattığı çocuğa karşı ilgi besleyen birine dönüşmüştü sanki. Bunun bilinçsizce oynadığı bir oyun olup olmadığı bilinmezdi ancak çocuğun bitkin yüzüne baktıkça Aurelionun onda neler gördüğünü tanıyor oluşunun verdiği cesaretle kavrayabiliyordu. Pierrot'u buyurarak yanına çağırdı. "Onun doktoru ol, pansuman yapıp yaralarını sar. Sonra iyice uyumasını istiyorum. Ancak yıkama, ben dönünce kendi ellerimle yıkayacağım." Yavaşça gülerek doğruldu ve kendi kıyafetlerini kaparak giyinmeye başladı. Daha sonra çocuğun acıdan bitap düşmüş bedenine dönerek biri bu güzel vücuda tav olup yaklaşmasın diye özenle yorganı üstüne çekip ufak burnuna bir öpücük kondurup dışarı çıktı... Pierrot ise oğlanın dudaklarına, boynundaki çiziklere, kalçasındaki yaralara pansuman yapmaya başlamıştı.
Farketmeden kapanan bilincinin etkisiyle yığıldığı omuzda bir kaç saniye, çok kısa bir şekilde kalmış; sertçe çekilen saçlarının acısıyla gözleri telaşla açılarak histerik bir biçimde acıyla titremişti. "Özür dilerim, bayılmış olmalıyım" dedi ister istemez açıklayarak. Vücuduna ve ruhuna bu kadar yüklenmeye devam ederse yine bir baygınlık geçireceğini belirtmeye çalışmıştı. Adamın pek umursamayacağını bildiği için sadece gözlerini açık tutmaya ve acıya dayanmaya çalışıyordu. Tekrar alev basmış yüzünü onun serin yanağına yaslayarak diğer iğne için gözlerini kapayarak bekledi. Korkunç bir acının vücudunu uyarmasıyla gözlerini daha da sıkıca yumdu, ve bir tane daha. Ellerini nereye koyacağını bilemediğinden açık renk çarşafı sımsıkı kavramış, yırtacakmış gibi çekiştiriyordu. Adamın yumuşak ve dolgun dudaklarının yanaklarına değmesiyle işini daha rahat görüp sinirlenmesin ve saçlarını daha fazla çekmesin diye yanağını ona uzattı. Upuzun saçlarındaki elin gevşemesiyle ufak bir oranda rahatladı ve derin derin solumaya başladı yanağındaki ıslak dudaklara aldırmamaya çalışarak. Maggye işinin bittiğini söyleyince barizce rahatladığı görülmüştü. Artık işkence yoktu ve buna şükretmeye bile hazırdı. Güzel ve narin yapılı kolun, incecik ve bitkin bedenini sarmasıyla neredeyse kendisini serbest bırakıp yığılacaktı; ancak son anda durumu toparladı. Ona bu kadar yakın olup, tenini bile hissetmek utanç içinde kavrulmasına yeterken birde kendisini öpmesiyle hepten kızarmıştı. Yapabileceği bir şey olmadan o gönlünü hoş edene kadar, özenli bir sanatçının elinde keskiyle yontulmuş gibi ender bir güzelliğe sahip dudakları aralandı ve işini çarçabuk halletsin diye bekledi. Öpücüğünün sonu gelmiyordu ancak telkiniyle yatağa uzandı ve utançla, çıplak bedenini örtmek istercesine sindi. Bacağına değen tutkulu elin tutkulu dokunuşuyla kaslıp kalmıştı. Kendisini olacaklar için serbest bırakmayı bile başaramadığından beynini kemiren telaşla yanakları ve dudakları kıpkırmızı kesildi, solukları düzensizleşti. Adamın yüzünün yakınlığıyla her şey daha da zorlaşıyordu. Acımasızca genişleyen dudakların şehveti, yüzünde hissettiği soluğu bile kendisini utandırıyordu. Adamın kendisine sürtünen erkekliğini hissettiğinde korkuyla kaçıp gitmek istedi. Bakışlarını onun yüzünden çarçabuk kaçırıp korkudan attığı ufak çığlığı bastırmak istercesine dolgun pembe dudaklarını birbirine bastırdı. Yarasının olduğu kısmı okşayan parmaklar bile canını yakmıyordu. Hiçbir şey şu an, değen organı kadar kendisini ürkütmüyordu. Tutkulu parmakların gidip gelişi, acımasız gülüşünün manasıyla terden ve heyecandan sırılsıklam olmuş başını istemediğini belli edecek şekilde hızlıca sağa sola sallıyordu. "Hayır... Lütfen... Yapma..." | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 17, 2010 12:22 pm | |
| Tanımadığı bir adamın kasıklarından boşalan yapışkan beyaz sıvının, kusursuz derecede güzel gözüken pürüzsüz bedenine boşalmasıyla beraber hissettiği utanç doruk noktasına varmıştı. Bir an önce yıkanıp temizlenmek, bu pisliği üzerinden atmak istiyordu. Olduğu yere kedi gibi sinerek Lambri nin ıslak diline dokunup geri kaçma işlemini bitirmesini bekledi. Şimdi adam eğilmiş küçücük kulaklarına bir şeyler fısıldıyordu, üstelik yüzünde sanki az önce yaşananlar hiç olmamış gibi kibar bir ifade taşıyordu. Söylediklerine bir cevap vermedi, açıkçası şu sakin hali biraz önceki hastalıklı davranışlarından çok daha korkutucuydu, muhtemelen korkunçbir şeyler planlıyordu yine, o tatlı yüz ifadesinin gerisinde kim bilir neler vardı? Eh tabii insan kendisine onca kötü şey yapan birine kolay kolay güvenebilir miydi? Belki fazla karamsarcaydı fakat Nikki adamın insafa geldiğini hiç mi hiç sanmıyordu. Lambri kapıdan çıkıp gittikten sonra yaralarına pansuman yapmaya kalkan Pierrot u itekleyerek ''Çekil üzerimden !'' diye tersledi. Yanaklarından süzülen göz yaşları şiddetlenmişti. Zayıf, çelimsiz vücuduyla sevgilisinin kine sokularak kollarını Ona doladı, yüzünü gövdesinin yan kısmına gödü. Boynunu sıkıca saran tasma yüzünden elleri serbest olsa bile ona bir yardımı dokunmazdı fakat belki en azından dokunuşları moral verir diye düşünüyordu.Dudakları hafif hafif kımıldanarak minik öpücükler kondurmaya başladılar...
Romeo dönüp omuzunun üzerinden bakarak Lambri nin Nikki yle olan işini bitirip bitirmediğini anlamaya çalıştı, yanlış alarm adam bir süre sonra geri dönecekti ve Nikki ye dinç bir şekilde ihtiyaç duyduğunu söylüyordu. Bunun üzerine yapmakta olduğu şeyi sürdürerek, erkekliğiyle Aurelio ya sürtünmeye devam etti. Bu şehvetli temasın, O nun yüzüne yaydığı korku dalgaları çok hoşuna gidiyordu. Uzanarak el yordamıyla çikolata sosunu yeniden buldu ve gencin üst bedeninin çeşitli yerlerine kışkırtıcı minik cümleler veya kelimeler yazmaya başladı. Tam göbek deliğinin etrafına düzgün bir kalp şekli çizdi, göğsünün uç kısımlarına mini minnacık çikolata noktacıkları yerleştirdi. Hafiften geri çeklierek yarattığı kışkırtıcı kompozisyonu seyretti. Geniş ekranlı cep telefonuyla iç gıcıklayıcı bir fotoğraf aldı, daha sonra çizdiklerini temizlemek zevkli olacaktı fakat şimdilik orada kalmalarını istiyordu hem daha önce yapmak istediği bir şey daha vardı. İşte tam bu sırada küçük Nikki o bembeyaz zarif kollarını sevgilisine dolamıştı. Romeo sadece sırıttı, bir şey yapamadan öylece yatmak durumunda olması belkide intikamının en zevkli anlarından biriydi. Eğilip Aurelio nun ayak bileklerini kavradı ve biçimli parmaklarını arzulu bir ayak fetişisti gibi yalamaya başladı. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 17, 2010 1:12 pm | |
| Pierrotun her zamanki ürpertici gülümsemesi sönmemiş, aksine hicivleri daha da fazla genişlemişti. Lambriye laf yetiştiremediğinden ufak kedicik o gidince kaplan kesliyordu ya, işte buna ufak bir kahkaha patlatmıştı. Yatağın ayak ucu kısmına oturarak oğlanın kullanılmış bedenini büyük bir merak ve tabiki zevkle izledi. Aurelio'ya sokulmasının canını daha da fazla yakacağından emindi. Onun yerinde olsa, Romeo kocasını becerirken arkasını dönüp, Aurlionun yakarışlarını ve çığlıklarını duymamak için kulaklarını olabildiğince tıkardı. Hatta yatağın sarsıntısını hissetmemek için kendini yataktan bile atması gerekirdi. Demek oğlan gerçekten acı çekmeyi seviyordu, ah, romeo ile otura otura bu kıvama gelmesine şaşmamak lazımdı. Tabiki bu düşünceleri sadece birer alaydan ibaretti, ikisininde nasıl acı çektiğini çok iyi biliyordu şu an. Romeonun nikkiye olan bakışlarına sırıttı sadece. Elindeki oyuncakla işini bitirmeden diğerine geçerse onunda sonu pek iyi olmayacak gibiydi. Lambri ve Romeo; oyunun prenslerini eğer kendileri sanıyorlarsa fazlasıyla yanılıyorlardı, bu oyunu yöneten iki kişi vardı; Annabel ve Pierrot. Diğerleri sadece birer kurbandı ve Lambriyle Romeo ikisinide hoşnut edemeyecek hale geldiklerinde kapı dışarı edilebilirlerdi, tabi bu kapı şu kas yığını erkeklerin odasına da açılıyor olabilirdi. Bilmişçe kireç gibi bembeyaz bacaklarını birbirne doladı. Annabel nerelerde kalmıştı ki? Oyunun en dramatik anını kaçıracaktı.
Daha önce defalarca tecavüze uğramış birinin hayatında yaşayabileceği daha korkunç başka bir durum olamaz gibi düşünülebilirdi, tekrar tecavüze uğramak. Ancak bu seferki o kadar farklıydı ki! Amcasıyla daha arkadaşları bahçede oyun oynarken başlayan ilişkisi ilk yersiz tacizler, sonrasında kandırılarak edilen tecavüzler ve bunlardan çarpık zihniyetinin hoşnut olmasıyla beraber gelen istekli birlikteliklere dönmüştü. Çoğu ilişkiside böyle başlamıştı zaten, biri tarafından zorla alıkonarak, okulun bodrum katlarına haftasonları kilitlenerek, koridorlarda sıkıştırılarak yada tedavi için gittiği okul doktorunun bile dayanamayarak kendisine ilişmesi gibi durumlar... Kimisi için korkutucuydu belki ama Aurelio bunların bir kısmından şikayetçi olamamıştı. Bu yüzden hayatının en zorlu sınavını veriyordu şu an. Başından beri korktuğu herhangi bir şehvet duygusunun aklını ele geçirmesi. Fakat şu ana kadar, özellikle adam bu iğrenç ve arsız sürtünme işlemini südürürken bile büyük bir tiksinti duyuyordu. Yüzüne yayılan korku dalgası o işi uzattıkça daha da telaşlı bir kıvama geçiyordu. Aklında neler vardı, ne tasarlıyordu, kendisini hallettikten sonra Nikkiye ne yapacaktı, yada kendisini hemen bırkacak mıydı? Bunları bile düşünmek fazlasıyla ıstırap vericiydi. Çikolata sosunun soğuk dokunuşuyla ürperip, yaptığı sapıklığı izledi. Harikulade çizgilere sahip vücudu iğrenç bir adamın ellerinde oyun tahtası gibi bir muamele görüyordu ve açılan yaralarına değen her parmak ve sos canını yakıyordu. O tabakta şu güümseyen yüzünü boğmak için neler vermezdi. Cep telefonunu çıkarttığında ise tarifsiz bir öfkeyle titredi, refleks olarak koluyla yüzünü kapattı. Kim bilir o resmi kimlere gösterip kendisini nasıl becerdiğini, daha sonra Nikki'sine neler yaptığını ballandıra ballandıra anlatacaktı! Öfkeden köpürmüş bir vaziyetteyken kendisine değen yumuşak bir diğer el ile, acaba Lambri mi diye öfkeyle irkilip başını elin sahibnie çevirdi. Nikkinin tatlı yüzünü görünce kuşkusuz o kadar fazla rahatlamıştı ki, yüzüne bitkinliğini aşarak tatlı bir tebessüm yayıldı, çatılan kaşları gevşeyerek şefkatli bir hal aldı. Titrek bir sesle; "iyi misin Nikki?" Kendi ince parmakları onunkileri sıkıca kavrayarak cesaretini toplamasına yardımcı oldu. Gerçekten moral bulduğu doğruydu. Romeo ufak tefek kar beyazı ayaklarıyla meşgulken, parmakları ıslaklıkla ve gıdıklanmayla kasılıp gevşiyordu. Fakat kendisi sadece Nikkinin simsiyah, güzel kokulu saçlarının arasına ufak öpücükler bırakıyordu. | |
| | | Harlequin Admin
Mesaj Sayısı : 96 Kayıt tarihi : 23/09/09
| Konu: Geri: Birinci Oyun Perş. Şub. 18, 2010 8:25 pm | |
| Annabel ikinci odanın kapısını aralayarak içeriye girdi, pembe saçlarını başının iki yanından cici birer kuyruk halinde toplamış ufak tefek bir genç kız hemen arkasından onu takip ediyordu. Kızlardan sarışın olanı manzarayı şöyle bir inceleyerek yanaklarını hafifçe şişirdi. Nikkiel ve Rain i o halde görmek müthişti tabii gel gelelim Nikki nin kısmını kaçırdığına üzülmediğini söyleyemezdi ''Sanırım Nikki yi kaçırmışım.'' Yazık o güzelim bedeninin aldığı yaralara bakılırsa Lambri iyi çalışmış gibi görünüyordu. Karşıya geçerek kendisine bir sandaliye edindi ve Vivian a da kendisine katılması için işaret etti. Yol boyunca onun Vegalı oğlanlar hakkında ki akıl almaz fantazilerini dinlemişti, görünüşe bakılırsa son zamanlarda ki gözdesi Aiden di hani şu siyah saçlı, çelimsiz oğlan kendi ırkı için oldukça çekiciydi evet, Vivian ın ıslak düşleri de kulağa çok hoş gelen şeylerdi fakat kendisi öyle açık açık anlatabilirmiydi bilemiyordu doğrusu. Bir itirafta bulunması gerekirse dinlerken biraz utanmıştı. ''Merhaba Pierrot anlaşılan eğlencenin yarısını kaçırmışım ancak neyse ki Romeo hala iş üzerinde.'' Görünüşe bakılırsa Romeo Aurelio nun ayak parmaklarıyla yakından ilgileniyordu pis sapık! Zavallı Nikkicik te kollarını aşkının adice kullanılan bedenine sanki koruyucu meleği olmak istermişçesine dolamış hareketsizce duruyordu. Dramatik bir tablo...
Romeo Aurelio nun ince ayak parmaklarında gezinen dilini geri çekerek, parmağı hepten dudaklarının arasına aldı ve vakumlamaya başladı. Rome o ya göre, Aurelio kendini kandırmaya ne kadar uğraşırsa uğraşsın yaptığı numaraların bir kısmından doğası gereği hoşlanıyor ve tahrik oluyordu. Gencin Nikki tarafından asla tatmin edilemeyecek bir takımi ihtiyaçları vardı, hatta bir dönem bu sebepten ayrılmanın eşğine gelmişlerdi, İşte o ihtiyaçları şu anda Romeo tatmin ediyor, senelerdir uzak kaldığı zevkleri uzun bir zaman sonra O na tattırıyordu. Bu fikirle beraber daha da heyecanlanarak dudak hareketlerini serileştirdi, uzunca bir süre boyunca tadını çıkardıktan sonra diğer parmakları da sırasıyla dolaştı ve Aurelio nun ayağından yukarıya doğru minik minik öpücükler bırakmaya başladı, Hah! Nikki başını kaldırsın da bu tarafa baksın bu öpücüklere şahit olsun isterdi. Her neyse artık enerjisini daha fazla tüketmeden esas konuya gelmek istiyordu. Muzurca sırıtarak oğlanın Aurelio ya dolanmış kolunu ince bileğinden yakaladığı gibi kaldırdı ''Tatlı Nikki, şaheserimi berbat ediyorsun.'' Ardından gencnin üzerine eğilerek özenli dokunuşlarla göğsüne kondurduğu minicik kahverengi noktaları temizledi, ardından göğsünde ki iç gıdıklayıcı cümleyi uzun uzun yaladı son olarak çenesini bedenine sürterek göbek deliğne indi ve çizdiği kalbi ssınırları üzerinden özenle geçerek temizledi. Nikki nin bileğini bıraktı, o elin Aurelio yla meşgul olması gerekiyordu artık. O nun uzun bacaklarından birini sıkı sıkı kavrayıp diğerinden ayırıp kaldırdı, diğer eli gencin iki elini de bileğininden yakalayıp birleştirmişti ve son olarak sabırsızca bu anı bekleyen erkekliğini ait olduğu yere soktu. Bu arada Nikki, müdahale edemediği bu mide bulandırıcı olay yüzünden Lambri nin elinde işkence gördüğü dakikalardan daha fazla acı çekiyordu. Eşinin kendisine yönelttiği soruya bir süre boyunca cevap veremedi, başını kaldırıp dolu dolu olan gözleriyle O nun yüzüne bakarken dolgun pembe dudakları tir tir titriyordu. Sevdiği insan bir başkasının ellerinde ğrenç bir şekilde muamele görürken nasıl iyi olabilirdi ki? Sadece ''Buradan çıkıp gideceğiz Aurelio.'' diyebildi. Doğrusu olanlar yüzünden kendisini iyiden iyiye suçlamaya başlamıştı, eğer Aurelio nun hayatına grip düzenini bozmasaydı sevgilsi cinsel saldırıya mağruz kalmak yerine şefkatli biz çift kolun arasında tatlı tatlı uyuyor olablirdi. Parmakları Aurelio nun saçları arasına daldırdı. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Perş. Şub. 18, 2010 10:08 pm | |
| Pierrotun bakışları Aurelio'nun güzel yüzünden bir saniye bile ayrılmadan "Evet, ama ikinci posta geliyor olabilir, bu fırsatın bir daha elline geçmeyeceğini bildiğinden en iyi şekilde değerlendirecektir" Dudağının sağ yanında kavisli, pis bir gülümseme belirdi. Kendisini asıl ilgilendiren mevzu tatlı Aurelio olduğundan Lambrinin muzurluklarını o kadar da büyük bir sabırsızlıkla beklemiyordu. Gerçi Nikki'nin performansı da muhteşemdi ancak şu an için gözdesi şu sarışın, güzel meleğiydi. Oğlanın uzun ve düzgün bacakları bile herhangi bir erkeği baştan çıkarabilecek niteliklere sahipti. Yavaşça kıkırdadı "Aurelio'yu bir sapığın evine hizmetçi olarak yollamak istiyorum" Sapıkça fikirlerini çok beğenerek kendi kendini eğlenircesine güldü. Zavallı Aurelionun ikinci bir dehşet yaşayan yüzünü görünce kahkaha attı.
Ayak parmaklarındaki ıslaklık, dolaşan yumuşak dilinin etkisiyle parmakları, sabit bir pozisyonda duran ince bacağı ve hatta bedeni bile kaskatı kesilmiş, tuhaf bir gıdıklanmayla huylanırcasına ayağını geriye çekmeye çalışıyordu. Şimdi, düzgünce şekillendirilmiş ve yarı şeffaf bir ojeyle renklendirilmiş tırnaklara sahip ayağını hızlıca savunmasız bir anında ittirip gırtlağına soksa yüzünün alacağı ifadeyi hayal edip keyifleniyordu. Hatta denedi bile, ufak bir çığlıkla ayağını savurdu. Sonra yanlışlıkla yapmış gibi -esasına bakılırsa abartması hariç birazda refleksdi- kaşlarını kaldırıp şeytanca sırıttı. Bedeninde bir takım fizyolojik tepkilerin olduğunu inkar edemezdi. Mesela kendisine nazikçe dokunduğunda uysallaşıp, kendisine sürtündüğünde de heyecanlanabiliyordu. Ancak bunlar Nikkiye duyduğu aşktaki heyecanlanmalardan değildi. Tecavüze uğrayacağının bilincinde olan, daha yeni işkenceden çıkmış birinin duyduğu korku kaynaklı hislerdi bunlar. Böyle bir durumdan, her ne kadar bir erkekle olmaktan hoşlanacakta olsa, nasıl memnun olabilirdi ki? Daha önce uğradığı tecavüzlerde durum tamamen farklıydı, aynı Nikki gibi kendiside sevecek birine sahip olmadığından insanların kendisiyle oynamasından, ilgi gösterip sıkıştırma ihtiyacı duymalarından garip bir zevk alıyordu. Bedenini bir fahişeninki gibi paylaşmak o zamanlar çok zevkliydi; o zamanlar ne kimseye aitti, ne de bir sevgiliye sahipti. Nikkinin kolunu kendisinden ayırmasıyla sıkıntıyla başını eşine çevirdi. Üzerine eğilip tiksindirici işine başlamasıyla gerilmiş yüzüyle adamın maharetli dilini izledi. Hafifçe gıdıklandığından, kıpırdanıyordu. Çenesini sürtmesiyle dudakları tuhaf bir irkilmeyle büzüldü. İşini uzatacağını düşündüğünden yaptığı sapıklıklara alışmaya başlamıştı, ta ki sıkıca kavranan bacağının diğerinden zorla ayrılmasına kadar. Bir anda bileklerini yakalamıştı. Ellerini, kurtarmak için çırpınarak geriye çekti. Bacaklarını ve dolayısıyla bedenini hareket ettiremediği için telaşı oldukça fazlalaşmıştı. Kıpırdanarak "Hayır... hayır yapma!" diye bağırdı. Bacaklarını kenetleyip engellemek istiyordu. Sertleşmiş organının, uzun zamandır kimsenin bu şekilde yaklaşmadığı bedenine girişiyle çırpınıp bağırmaya başladı. Demek buraya kadardı, artık Romeonun elinde oyuncak, tam anlamıyla pis bir fahişe de olacaktı? Adam yavaş yavaş ilerlerken güzel gözleri açılmış, mavi bakışları korkuyla donuklaşmıştı. Nikki'yi bile unutmuş, söylediği sözlerin bir anda tamamen boşuna olduğunu düşünmeye başlamıştı. Nasıl çıkacaklardı ki? İki pisliğinde işi henüz bitmemişti. | |
| | | Persephone Vivian Fleuret Yaoi Fangirl
Mesaj Sayısı : 48 Kayıt tarihi : 21/02/10
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 10:44 am | |
| Vivian hemencecik atılarak ''Harika!'' diye neşeyle bağırdı, şovun devamını izlemek için can attığı parıl palayan gözleriyle fazlacana heyecanlı çıkan sesinden rahatça anlaşılıyordu. Pierrot un fikrini son derece zekice bularak devam etti ''Harika fikir ben de Nikki yi yollamalıyım. O küçük kibirli burnunu biraz sürtsünler.'' caoloz bir kahkaha kopardı
Bu arada Romeo yaptığı işe devam etmeye ve bundan maksimum keyif almaya devam ediyordu. Zaten oldukça kaba saba ve sertçe yapmaya başladığı işi iyicene hızlandırarak kurbanının hissettiği korku, öfke ve çaresizliği gözlemleyebilmek için gözlerini O nun yüzüne dikti. Aldığı keyif dudaklarına geniş bir o kadar da rahatsızlık verici bir gülümseme olarak yansımıştı. Kalp atışlarının serileştiğini hissedebiliyordu, nefes alıp verişleri ise iyicene hızlanmıştı. Terli bedenini ağırlığını vermeden Aurelio nun üzerine bırakarak, biraz da bu şekilde eğlenmeye başladı, nçıldırmışçasına bir ileri bir geri kımıldanıp duruyordu. Eh aldığı zevki bir kenara bırakırsak şu anda ailesi içerisinde ki saygın yerinden edilmenin, hayatta en fazla arzuladığı şeyden olmanın bedelini ödetiyordu. Herhalde Aurelio şu başına gelenlerden sonra her şeyin bir bedeli olduğunu iyicene kafasına kazıyacak bir daha ki sefere daha temkinli hareket edecekti ve eğer birazcık bile aklı varsa Nikki nin peşini bırakırdı. Omuzunun üzerinden sırtnıı minicik patileriyle çizen küçük tatlı tanrıçasına baktı... | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 11:27 am | |
| Pierrot Vivian'a katıldığını belli eden kahkahalarla cevap verirken, Lambri'nin elinde dört beş çanta ile içeri girmesi üzerine eğlencenin kaldığı yerden devam edeceğini hissetmişti. Adam çantaları bir kenara bırakarak bir kaç saniye dalgın gözlerle şu an tecavüze uğrayan Aurelio'nun kasılmış, titreyen bedenini inceledi. Bir başka zaman olsa buna asla izin vermeyeceği bir gerçekti, ama şu an her şey çok farklıydı. Oğlanın aralık bacakları ve Romeo tarafından sıkı sıkı kavramış kar tanesini andıran ellerine baktı, onlara dokunmak için biraz sabır gerekiyordu elbette. Daha sonra ise odaya yeni gelen bayanlara döndüp sırıttı. Nikki'nin yanına ufak adımlarla ilerleyerek onu yatağın uç kısmına, Aurelio ve Romeodan uzak bir kısıma çekti. "Neden pansuman yapılmadı?" dedi Pierrota ters ters. Kadın durumu açıklayınca sıkıntıyla Nikkinin zincirini çözüp kalkması için yavaşça çekti. "Haydi kalk, banyoya gidiyoruz. Sonra da dışarı çıkacağız. Bu şekilde aldığım her şeyi mahvedersin." Gözleri tekrar Aurelio ile buluştuğunda onu bir an Romeonun ellerinden çekip almak istedi. Ancak bir şekilde bu düşüncesinden kurtulmuş, bakışları tekrar Nikkiye yönelmişti.
Korku, öfke ve çaresizlik. Hepsi Romeo'yu memnun edecek derecede yüzüne ve titreyen bedenine yerleşmişti. Adamın tiksinti uyandıran yüzünü görmemek ve kendi dolan gözlerinin acınası ifadesini göstermemek için başını iyice yana çevirdi. Adamın iğrenç bir gülümsemeyle kıvrılan dudaklarına nefret ederek baktı. Ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlıyordu. Başında da bundan haberi olduğunu belli etmişti zaten, ancak zerre kadar pişman değildi ve hala buradan Nikki ile çıkmayı umut ediyordu. Hareketleri hızlandığında kendi acı dolu iniltileri, düzensiz solukları ve hissettiği acı artmıştı. Ellerini bırakmasını umarak yavaş yavaş çekiştirip kurtarmaya çalıştı, bu şekilde yüzünü kapatabilirdi. Adam bedenine iyice yaklaştığında ve hareketleri bir çılgın gibi arttığında hissettiği korkunç ağrı o kadar fazlalaşmıştı ki artık dudaklarını ısırmayı bile başaramıyor sadece ürpertici çığlıklar atıyordu. Bedeni bu acıyı kaldırabiliyordu ancak Nikkiye olan sevgisi yüzünden bu şekilde aşağılanmayı onun gözleri önünde hazmedemiyordu. Yanlarından yaşlar akan güzel gözleri Romeonun Nikkiye baktığını görünce bile kıskançlıkla alev alev yanıyordu. "Nikki hep benim olacak Romeo ve sen de her zaman bir pislik muamelesi göreceksin, herkes senin ne mal olduğunu artık biliyor ve ne yaparsan yap bunu geri alamazsın!" onunkine yaraşır pis bir kahkaha attı. Ancak acı hala dinmemişti ve kalçasından yavaş yavaş süzülmeye başlayan kan damlacıkları çarşafı koyu renk bir kızıllığa boyamaya başlamıştı. Lambrinin Nikkiyi alıp götürmesine sevinmişti biraz olsun. Şimdi Romeoya dönüp ellerini bırakması için tüm gücüyle ittirdi "Yeter artık bırak ellerimi!" | |
| | | Persephone Vivian Fleuret Yaoi Fangirl
Mesaj Sayısı : 48 Kayıt tarihi : 21/02/10
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 12:23 pm | |
| Lambri kendisini çekip ayırdığında minik parmakları Romeo nun kanına bulanmıştı, o anda öfke gözünü kör ettiği için tırnaklarıyla sırtını paramparça ettiği Romeo dan başka bir şeyi görmemiş bu yüzden de Lambri yi bir anda karşısında buluverince şaşırıp kalmıştı. Açıkçası bu kadar erken dönmesini beklemiyordu hatta bir süreliğine kendisini unuttuğunu düşünmüştü. Bakışları getirdiği paketlere doğru kayd,içlerinde başını ne türden belalara sokacak şeyler olduğunu merak ediyordu. Bedeni daha fazla hırpalanmaya dayanabilir miydi ki? Tasmayı tutan zincir büyük bir gümbürtüyle yere düşünce ürkekçe başını omuzlarına doğru çekti, eğer sevgilisi zor durumda olmasaydı hemenecik kaçar giderdi ama Aurelio nun daha fazla canı yanmasın diye sakince adamın komutlarını bekledi uzun ince parmakları tedirgince tasmasının içine geçmiş kasılıp gevşiyorlardı. ''Beni nereye götüreceksin?'' diye ürkek bir sesle sorarken itirazsızca çektiği yöne yöneldi.
''Kime aşık olursa olsun O hep benim malımdı Aurelio.'' Şu son sözlerini çaresizliğine vermişti, kendi kendine son çırpınışları diye düşünerek sırıttı. Nikki yi nasıl geri almayı planlıyordu ki? Durumun ne kadar umutsuz olduğunu göremeyecek kadar körmüydü? Burada işi bittikten sonra kendisini Lambri nin kollarında bulacaktı, Nikki nin nereye hapsedileceğini bilmeyecekti bile. ''Peki nasıl istersen...'' diye dudak bükerek ellerini serbest bıraktı, fakat bu kez de kollarını beline dolamıştı Onu da kendisine doğru çekerek dizleri üzerinde doğruldu ''Daha rahat edeceksen bacaklarını belime dolayabilirsin.'' Kendisini tatmin edecek bir tempoda hala devam ediyordu bu esnada diliyle Aurelio nun dudaklarının içine hücum ederek onu yercesine öptü. Uzunca bir süre devam ettikten sonra nihayet tatmin olmuştu. Yapışkan ve beyaz renkli vücut sıvısı boşalana kadar bekledi. Aurelio yu yatağa yatırdıktan sonra kendisi de sırtını yatağın başlığına yaslayarak derin derin soluk almaya başladı. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 1:15 pm | |
| Nazikçe çocuğun ufak elini kavramış lüks ve neredeyse bir salon kadar geniş banyodan içeriye almıştı. Boynundaki ağırcana, ürkütücü tasmayı çözüp kenara bıraktı ve oğlanın harikulade hatlara sahip bedenini inceledi bir kaç dakika. "Güzel yerlere gideceğiz, Romeo'nun olmadığı bir yere" dedi aklını yavaş yavaş karıştırmak için. Daha sonra çocuğun vücudundaki kızarıklıklara bakarak yavaşça gülümsemesi büyüdü. Canını çok yakmış olmalıydı, ne kadar zevk aldığını hatırladıkça tekrar yaklaşmamak içi zor duruyordu. Çocuğun boyuna gelecek şekilde eğilip ufak tefek yüzünü okşadı. "Nikki, biliyorum canını yaktığım için benden nefret ediyorsun. Ancak, Aurelio'nun benim için ne kadar kıymetli olduğunu yalnız sen anlayabilirsin. Anlayamayacağın nokta ise onun elinden bir anda uçup gitmesiyle duyacağın öfke, kıskançlık ve hasret... Romeo'ya neden izin verdiğimin farkındasın değil mi?" dedi yavaşça onu elinden tutarak kendisine çekip. Sessizce ve belli bir şefkatle saçlarını okşadı. Daha sonra plana uygun hareket etmek için onu kendisiyle beraber geniş duşa çekti. Sıcacık suyu yavaşça omuzlarına değdirip "Nasıl, sıcaklığı iyi mi?" diye sordu. Daha sonra simsiyah güzel saçlarını ıslattı ve güzel kokulu bir şampuanı avucuna dökerek tatlı bir gülümseme takındı.
Malıymış, hah. Eğer her şey daha normal olsaydı şu an Aurelio'nun ilk tepkisi kesinlikle onu bir güzel aşağılarcasına alay etmek olurdu. Hep onun malıymış demek. Adı üstünde tecavüzcü neyde hak iddia ediyordu ki! Lambrinin kollarında devamlı kalmaya niyeti yoktu esasında. Adamın kendisine kıyamayıp daha rahat hareket etmesine izin vereceğini biliyordu ve en ufak açığında Lambriye hiç acımadan kaçacaktı. Evet Lambriyi bir zamanlar sevmiş olabilirdi, ancak bunu yapmaya ikisininde hakkı yoktu! Daha sonra ise Fernand ve arkadaşlarının yeteneğine güvenmek kalıyordu. Romeo belki Nikkiye el sürebilirdi, bu ihtimal acı verse de doğruydu ancak bu sadece bir süre böyle devam ederdi. Nikkiyi kesinlikle geri alacağından emindi. Ellerinin serbest kalmasıyla kızarmaya başlamış ince bileklerini ovuşturup şu berbat acıyı bir kaç saniyelik aklından çıkarmaya çalıştı. Beline dolanan kollarla neler oluyor dercesine bakındı. Adamın doğrulması ve kendisini çekmesiyle çarşafı korkuyla sıkıca kavradı gitmemek için. Rahat edeceksen... hah demek rahatını düşünüyordu zavallı Aurelio'nun. Aurelio sadece şu an kalçalarını yararcasına kıpırdanan erkekliğinin yarattığı ürpertici etkiden ve tatmin etmeye mecbur olduğu adamın elinde nasıl kurtulacağını düşünüyordu. Yatarken yine daha iyiydi, şu an ki pozisyonu herşeyi daha da fazla gerçekçi ve açık saçık hissettiriyordu kendisine. Adamın maharetli dili yine işine başladığında işini rahat görsünde bir an önce defolup gitsin diye dudaklarını ruhsuzca araladı ve karşılık göstermeksizin bekledi. Kıpırtıları devam ederken adamdan boşalan vücut sıvısının yarattığı etkiyle çarşafı var gücüyle heyecan ve korkuyla çekti. Kendi bedeninden resmen iğreniyordu şu an. Elinde olsa, Nikkiyi yalnız başına bırakmayacağını bilse bu yaratılış harikası bedenini yüksek bir yerden atar ve acınası hayatına son verirdi. Ardına kadar açılan gözleri sıvının boşalması bittiğinde bitkince kısıldılar. Artık bitmişti ve yastığın yumuşaklığına gömülmüş derin derin soluyordu. Elinde olmadan hem sinir, hem utanç hemde kullanılmanın verdiği etkiyle göz yaşları durduramadığı bir hızlı ufak hıçkırıklarla akmaya başladı. Sırtını adama dönüp yorganı iyice üzerine çekti ve hıçkırmaya devam ederek gözlerini kapattı ve bekledi nefes alıp verişleri düzelsin diye. Muhtemelen Romeo bu acınası davranışıyla epey bir eğlenecekti. Ama misillemesine karşılık verme sırası elbette bir gün eline geçecekti, işte o zaman Romeo kaçacak delik aramalıydı... | |
| | | Persephone Vivian Fleuret Yaoi Fangirl
Mesaj Sayısı : 48 Kayıt tarihi : 21/02/10
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 2:36 pm | |
| Tasma açılınca incecik boynunda hissettiği sızı bir nebze olsun azalmıştı ama aletin yol açtığı morluk, çizik ve kesikler hala tüm korkutuculuğuyla oradaydı. Vücudunun bu şekilde incelenmesinden hiç hoşlanmamıştı, kendisini tacize uğruyormuş gibi hissediyor, küçük bir çocuk gibi kaçıp bulduğu ilk kumaş parçasının arkasına saklanmak istiyordu. Uzun ve narin yapılı kolları hissettiği utançla soğuktan titreyen, solgun bedenine doladı. Onun bu nazikçe seçilmiş cümleleri ne amaçla kullandığını çok iyi bildiği için hafifçe kaşlarını çattı ''Ben Aurelio dan uzaklaşmak istemiyorum.'' Aurelio ya olan aşkının hafife alınması, aklının iki güzel sözle çelinebileceğini n sanılması sinirlerini iyiden iyiye altüst diyordu. Yüzüne sürtünen elden son derece tdirgin olarak hafifçe geri çekildi, dikkatli gözleri hafifçe titremeye başladığını farkedebilirdi. Adamın son sözleri zaten Romeo nun icraatlarından dolayı iyicene gerilen sinirlerini hepten heba ettiği için ona vereceği karşılık sert olacaktı '' Hayır tek bir hareketine bile anlam veremiyorum! Eğer Aurelio yu iddia ettiğin kadar sevseydin sevdiğin insanın mutlu olmasına izin verirdin! Madem hasretine dayanamıyorsun o halde o acınası,sefil varlığını kendi ellerinle yok ederdin! Oysa sen gittiği için Onu suçlamadan önce kusuru kendinde aramak yerine Aurelio yu acımasızlığıyla nam salmış bir adamın kollarına bırakıyorsun!'' Açık mavi gözleri hissettiği öfkenin kuvvetiyle alev alev yanarken avucunu yumruğunu sıkarak kanattığının farkında bile değildi. Saçını bu şekilde okşaması Nikki yi korkutuyordu, öyle ki duşa girdiğinde bir köşeye kedi yavrusu gibi sinip kalmıştı sorusuna karşılık sadece '' Bir an önce ne yapacaksan yap bitir Lambri, seninle daha fazla kalmak istemiyorum.''
Birleşmenin hızı ve şiddetiyle kendisini ne kadar yorduğunu işini bitirdikten sonra ancak farketmişti. Neyse ki şimdi Nefesi normal düzenine kavuşmuştu. Her ne olursa olsun aldığı zevk göz önüne alınırsa buna deydiğini düşünüyordu. Şu anda tüm öfkesini vücut sıvısıyla beraber bedeninden atmış kadar sakindi. Yanında yatan genci bir süre sakince izledikten sonra başını yastığına indrerek, yanına kadar sokuldu ve kollarından birini harap ettiği bedene dolayarak sırtına ufak bir öpücük kondurdu. ''Aurelio, çok hırpalandığını biliyorum fakat sana arka bahçede tüm bunları unutturacak kadar güzel bir sürpriz hazırladım haydi kalk...'' daha da ileri giderek yanağına ufak masum bir buğse kondurduktan sonra ayağa kalkarak siyah bornozunu üzerine geçirdi, kuşağını bağlarken küçük adımlarla yatağın kenarına yaklaşıyordu. Aurelio yu kibarca çekip kaldırdıktan sonra güzel bedeni oraya varana kadar üşümesin diye omuzlarına bornozunun bir eşini bıraktı. Romeo ya sorarsanız oldukça yakışmıştı. Genci elinden tutup çok hafifçe kaldırdı ve kendisiyle beraber yürümesi için kibarca çekti. | |
| | | Pierrot Admin
Mesaj Sayısı : 1588 Kayıt tarihi : 23/09/09 Nerden : Atlantis
| Konu: Geri: Birinci Oyun Çarş. Şub. 24, 2010 5:44 pm | |
| Oğlanın inatçı sözlerine kaşlarını kaldırıp o tatlı chibiler gibi sevimlice gülümsedi. Lambri'nin böyle şirinlikler yaptığına pek fazla insan şahit olamazdı. Eğer birinden hoşlanmaya başlamışsa bunu gösterirdi. Diğer insanlara karşı mesafeli yer yer aldırışsız tavırlarını sergiler, inatlaşmaları konusunda yapacağı tek şey kocaman tembel bir kedi gibi onları dinlemiyormuş hissi aşılardı. Çocuğun uzaklaşmasını başını yana yatırarak izledi. Bir çok açıdan kendisinden nefret ettiğinin farkındaydı ve bunu telafi etmek istiyordu. Aurelio'yu sevdiği bir gerçekti ancak Nikki'ye karşı beslediği ilginin büyük evrimler geçirdiği de tartışılmaz bir gerçekti. Hatta Nikki gibi ufak tefek tatlı bir oğlanı şu an Aureliodan birazcık daha fazla el üstünde tutmayı ve şımartmayı istediğinin farkına varmıştı. Islanan saçlara avucundaki şampuanı döküp yavaş yavaş, nazik hareketlerle köpürtmeye başladı. İşi bittiğinde buraya ilk geldiği vakittekinden bile daha güzel olacaktı. "Haklısın Nikki, ancak herkesin düşünce stili aynı değil. Beni bırakıp gittiği gece ona çok güzel sürprizler almıştım, romantik düşüncelerim ve sonsuza dek sahip olma isteğimi dile getirecek cesaretim vardı. Ancak o sadece gitti. Hayatımda ilk defa birisi için yalvardığımı hatırlıyorum..." İncecik parmakları maharetle oğlanın saçlarında beyaz köpüğü boynuna ve omuzlarına yedirmeye başladı. Gözüne kaçmaması için alnını silerek yavaşça eğildi. "Aurelio seninle görüşürken hala benimle sevgiliydi. Her şey çok iyi gidiyordu, ancak hata aramak çok yersiz. Aurelio'nun hevesi geçtiğinde aşkı da bitiyor gördüğün gibi... Keşke hata bende olsaydı." Ellerini omzundan kaldırıp pembe, yumuşacık görünümlü life uzandı ve tatlı bir aroma kokan duş jelini üstüne sıktı. Kızarıklıkların geçmeye başladığı beden de yer yer izleri duran çikolata sosunu özenle temizledi. İnce uzun kollarını ve pürüzsüz sırtını. Daha sonra parmakları yavaşça oğlanın hırpalanmış kalçasına doğru bedeniyle beraber indi. Kulağına yaklaşmış, bir yandan kalçasını ovalayıp temizlerken fısıldıyordu; "Çok acıdı değil mi? Üzülme geçecek ve bir daha asla olmayacak, sen istemedikçe" Köpüklerin akmaya başladığı kulağına yavaşça yanağını sürttü ve tamamen önünde diz çökerek oğlanın belden aşağısına kaydırdı meraklı bakışllarını. Ufak tefek, incecik zarif bir oğlanın sahip olacağı erkekliğin boyutları kendisini şaşırtmamıştı, yavaşça güldü. Ancak bu zarif bedene kusursuzca verilmiş bembeyaz ten ve stünlar gibi düzgün bacaklar karşısında nefesi kesilmişti tek kelimeyle. Aşağıdan yavaşça bakışlarını kaldırarak; "Muhteşemsin Nikki, abartmıyorum." Daha sonra diz altından başlayarak sürdüğü lifi yukarıya, ufak tefek erkekliğine kadar çıkartarak ovalamaya başladı. Keyif alıp almadığını yüzünden okumaya çalışıyordu. Sonuçta kritik bir dokunuştu.
Tir tir titreyen bedeni bir süre sonra yavaşça durulmaya başlasa da hala gözlerinden bir çok duygu selinin etkisiyle dökülen yaşlarını durduramıyordu. Yumuşacık yorgana kendisini korumak istermiş gibi biçare gibi sarınmış, sabit ve donuk gözlerini karşısına denk gelen duvara dikmiş arada derin nefesler ve hıçkırıklarla yaşadığı bu olayı hazmetmeye ve unutmaya çalışıyordu. Hala ılık ılık kalçasından dışarıya akan iğrenç sıvıyı hissettikçe sahip olduğu tüm güzelliğe lanet etti. Nikkiye ihanet ettiği için kendisini asla bağışlamayacaktı. Adamın kıpırtılarıyla bakışları canlandı ve acaba gidiyor mu diye kulak kabarttı. Romeo, gitmek yerine yatıp bir de utanmadan kendisine sarılıp biraz önce canını okuduğu bedenine tatlı bir öpücük bırakarak saçma sapan şeyler fısıldıyordu. "Başıma yine ne gelecek" dedi artık iyice orta malı olduğunun bilincine vararak. Kim bilir kimi getirmişti, eski hayatından melanet biri mi, dışarıdaki kaslı bir kaç erkek mi yoksa kendisi için hazırlanmış yeni uğursuz planlardan birine mi maruz kalacaktı. Romeo'nun hazırlayacağı sürprizin incelikten yoksun ve iğrenç derece ürkütücü bir şey olacağından emindi. Ah, ya da belki de yanılıyordu, kesinlikle çok ince ve ürpertici olacaktı. Bedenine dolanan kolu sertçe yana itti. "Dokunma bana, senin şefkatine ihtiyacım mı var sanıyorsun. Bunların hepsi geçecek Romeo..." devamını çok tehditkar bir biçimde getirebilirdi, ancak sadece sözünün yarısında sustu. Herhangi bir karşı atak görmemek, sinirini daha da bozup saldırmasını sağlamamak yada şu an içinde bulunduğu durumun abesliğiyle alay etmesini önlemek için, sadece sustu. Yanağına konan ufak ve ilginç şekilde tatlı olan öpücükle sinirleri resmen tekrar oynamıştı. Neyse ki adam işi abartmaya falan kalkmadı. Kendi tarafına geldiğinde bitkin bedenini kaldırmasına itiraz etmedi. Eliyle yataktan destek alarak zar zor oturarak duruyordu. Açıkçası hiç gitmek istemediğinden ve çokta yorgun olduğundan onun önüne bir sürü engel sunmaya kararlıydı. Omzuna bırakılan bornozu anlam veremeden üşümüş bedenine sıkıca sardı. Hem çıplak tenini görmesini de istemiyordu. Adamın elini tutmasına sesini çıkarmadan ayağa kalkmak için girişte Pierrot sersemi yüzünden burkulan ve şu an burkulduğunu bile unuttuğu bileğiyle basmak istedi. Ancak büyük bir ağrı müdahele edilmeyen bileğiyle beraber bacağını da etki altına almıştı ve sızlanmayla yere, dizlerinin üstüne düştü. Adamın elini hırçınca bırakarak "Her ne melanetle karşılaşacaksam bunu biraz ertele, yürüyecek ne halim var ne de bileğimin üstüne basabiliyorum." | |
| | | | Birinci Oyun | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|