Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ezcacı :X3:

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2009 1:04 am

Out: DM konusu forumda nasıl işliyor henüz bilmiyorum ancak, mesela benim yanıt beklediğim bölümde Harlequin, karşı tarafın yanıt beklediği bölümde de Pierrot olayları geliştirebilir mi acaba?
Mesela DM yönlendirmesi; "......" gibi?


`Dükkanın açılmasına bir kaç haftadan daha az bir süre kaldı, neyse ki bir kaç yazar tanıdığım var. İlk basımları için anlaştık´
`Ah, bu çok iyi bir haber... *öksürür* O zamana kadar kendimi toparlasam iyi olur, son günlerde iyice zayıf düştüm, bu bile sınavlarımı etkileyecek´


Ufak tefek, narin bedeni öksürüğün zararsız şiddetiyle sarsıldıktan sonra zar zor açılan sarı ve yeşilin ilginç bir harmanı olan gözlerini ovuşturup etrafa mahmurca baktı. Uykudan uyanmış bir çocuğunkiler kadar masumca bakıyordu ancak bunlar kimseyi yanıltmamalıydı, o karakter olarak çocukluktan uzaktı. Koyu renk yan çantasını omzundan geçirip mendili, ağrı kesicileri ve şu meşhur öksürük şurubu yanında mı diye bakındı. Pekala, ailesinden okumak için oldukça uzağa gitmişti ancak dedesinin her grip oluşunda ağzına zorla tıktığı o öksürük şurubunu nedense şimdi de yanından ayıramıyordu. Ve son olarak antibiyotikler... Onları içmeyi hiç istemiyordu, fakat doktor içmezse işlerin daha kötü olacağından bahsettiği için yapabileceği pek bir şey de yoktu. Ayrıca geçen sefer onları almayı reddettiğinde ki hali annesini pek endişelendirmişti ve artık üniversiteli ve iş sahibi biri olarak omuzlarında ki yüke bir de hastalık eklemeyi hiç istemiyordu. Özellikle şu sınav haftasında. Ufacık ve incecik laptobu çantasına yereştirdikten sonra, dışarıda yağan şiddetli yağmurdan korunmak için annesinin bir kaç sene önce hediye ettiği şemsiyeyi aldı dolaptan. Pekala, akşam vakti olmasa onu açmaya hiç niyeti yoktu ve hediye olmasa -özellikle annesinden- onu hemencecik yok ediverirdi ancak vicdanı el vermiyordu işte. Şemsiyenin üzerinde ki ufak mokono kulakları masmavi boncuk gözler ve pembe yanaklar güzeldi güzel olmasına, ancak IQ'su tavan yapmış birine de açıkçası gitmediğini düşünüyordu. Animelerle içli dışlı olduğunuzda ya çocuk damgası yiyordunuz ya saf yada en ağır tabiriyle salak. Bir cosplay partisi verilse bunu gururla taşırdı ancak okuldan birinin görmesini de istemezdi ve durup duruken 'marjinal' olmaya da gerek yoktu. Bir çok sitede profesyonel modellik yaptığını kanıtlayan resimler vardı ama hangi model sokakta cat boy, gotik yada fetiş bir kılıkta geziyordu ki? Ufak tefek olduğunuz için ciddiye alınmıyordunuz, sevimli olduğunuzda ise hiç sallamayacakları çok açıktı. Caine ile süren tatlı muhabbetleri devam ederken, boynuna dolasa bile dizlerine kadar sarkan atkısına yönelen hayran bakışlara gülümseyerek karşılık verdi.

`Geçen sene örmüştüm, biraz uzun olursa şık olur sandım ama şimdi başıma bela oluyor. Bu arada bundan kimseye bahsetme, büyükannem ördü diye yutturuyorum. Malesef bir yaz beni yakaladı ve bir kaç atkıyla geçirtiremeyeceğini en iyisini işin temelini öğretmek olduğunu söyledi...´

İster istemez kıkırdaştılar ve o Caine için de bir tane örebileceğine söz verdi. Tabi ne zaman vakit bulurdu bilmiyordu. Ardından evine gitmek için taksiye telefon açan Caine'i dinlerken yavaşça ufak karelere ayrılmış ahşap çerçeveli cama yaklaşıp buharı eliyle silip dışarıya göz attı pervasızca. Güçlü bir sis çökmüştü tüm şehre ve karşı dükkanın bile ışıkları görünmüyordu. Yağmurun şiddeti eskisi kadar sert görünmüyordu ancak hala hafifçe çiseliyordu. Caine'in sıkkın yüzünü görüp sis yüzünden trafiğe çıkamayacaklarını belirten taksicileri duyunca, ister istemez uyuz olmuştu. Dudağının kenarını kırıştırarak;

`Of, pekala yürüyeceğim o zaman. Umarım soğuktan donmam´

Dedi bozuk bozuk. Daha sonra paltosunu ilikledikten sonra mecburen kullanacağı şemsiyeyi eline aldı ve şık beresini taktı. Caine'in muzur bakışlarına karşılık istemsizce kahkaha attı.

`Yaa! Hayıır! Bereyi de ben örmedim, yemin ederim. Onu hazır aldım. Ben, o televizyona çıkan yarı ölmüş hanım teyzeler gibi örgü manyağı değilim. Cainee yapma!´

Dedi elini ağzına kapatıp kıpkırmızı bir şekilde kıkırdayarak. Zaten paltonun içinde terlemişti şimdi bir de bu utanma duygusu hepten bunaltmıştı kendisini. Daha sonra durumuna ufak ve tatlı bir kahkaha daha atarak Caine'e iyi hoşça kal öpücüğü verdi ve dışarı çıktı. Şemsiyesini açıp tepesine tuttuktan sonra derin bir nefes alıp etrafta kimse kendisine gülüyor mu diye bakındı. Bu siste kimsenin ilgisini çekmeyeceği aşikardı ancak elinde değildi işte. Atkıyı arada hafifçe öksüren dudaklarının üstüne doğru çekerek karanlığa karıştı ve eczanenin yolunu tuttu.

10-15 dakikalık yürüyüşün ardından evinin yolunu daha da uzatan eczaneye ulaştı nefes nefese. Planına göre eczaneden ilaçlarını alıp bir an önce eve gidip yatmak vardı fakat kapının önünde cüzdanını ararken birden telaşa kapıldı. `Cüzdanım?! Cüzdanım nerede?!´ diye söylenmeye başladı telaşla. Birden dank etmişti! Yolda gelirken çarpıştığı adam muhtemelen hırsızın biriydi. Öfkeyle yumruklarını sıkarak, sinirlice nefes verdi. Pekala, şimdi ne yapacaktı? Yolunu uzattığına mı yansaydı? parasını kaybettiğine mi? Yoksa en önemli sebep ilaçsız kalışına mı? Hafifçe öksürerek kenara çekilip neler yapabileceğini düşündü öfkesini yatıştırmaya çalışarak. Kredi kartı da gitmiş olmasaydı belki bir miktar para çekebilirdi. Zaten başka ne işlemle para çekildiğini bilmediği için o konuyu toptan elemek zorunda kalmıştı. Üstelik bir banka/bankamatik bulmakta zoruna gidiyordu. Dükkana geri dönüp Caine'den borç isteyebilirdi, ancak onunda dükkanı kapatıp gitmiş ihtimali olabilirdi ve bu extradan eve gitmek için kendisine bir buçuk saate mâl olurdu. Bir kaç çözümü daha vardı, eczacı eğer iyi bir insansa kendisine borç karşılığında biraz ilaç verebilirdi, eğer oda olmazsa mecburen tıpış tıpış eve dönerdi. Çok utanıyor da olsa şemsiyeyi kapatıp kapıyı araladı.

İçeri de bir kaç müşteriyle beraber eczacı duruyordu ve bu utanma hissini daha da fazla körüklemişti. Kenara geçip en azından bir kaçının çıkıp gitmesini bekledi eczacıdan rica etmek için. Bir kaç dakika içinde çoğu evine dönerken dükkanda sadece 2 müşteri kalmıştı. Atkısını yavaş yavaş çözerek bereyi çıkartıp kahverengi, pırıl pırıl saçlarını düzenledi. Diğer müşteri bu halini görmesin diye -insanların kendisine acımasından hoşlanmıyordu- tezgaha iyice sokulup kısık, mırıltıyı andıran sesiyle konuşmaya başladı hafifçe öksürdükten sonra;

`İyi akşamlar, nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama bir haftadır gribim ve doktor kullanmam için antibiyotik verdi, öğrenciyim ve toparlanmam için ilaç almaya geliyordum fakat yolda birisi para mı çaldı.´

Derin bir nefes alıp utanarak alt dudağını ısırdı, buruşmuş ve ıslanmış kağıdı tezgahın üzerine bırakarak kıvrılmış kenarlarını düzeltirken konuşmaya devam etti;

`Şey, acaba bana biraz ilaç verebilir misiniz? Parasını yarın getiririm, gerçekten´

Umutla, aralık olan kırmızı dudakları ve bir kedininkiler gibi pırıldayan güven verici bakışlarıyla adamın gözlerine kilitlendi kaldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2009 7:55 pm

Pekala

Brit seni oynatıyorum haberin olsun -_-

------------------


Antikalarla kaplı geniş fakat basık dedektiflik ofisinin en güzel köşesine yerleşmiş masası için özenle seçilmiş yumuşak sandaliyeye iyicene gömülen genç kızın yanakları şömine ısısıyla pespembe kesilmiş, kulaklarına yerleşmiş fiyakalı büyük kulaklık biraz cızırtılı da olsa bile önünde ki monitörde arz-ı endam eden sevimli oğlanın tatlı sesini ulaştırıyordu Nancy e. Eh o kadar da olsun kız, Brit i zaman geçirmek için oynadığı oyunlardan birinde bulmuştu, şu Twilight Dreams denen bağımsız ve karanlık firma var ya, kusursuz çalışmalara imza atmaları yanı sıra yasal olsun olmasın oyunlarının ve kendi geliştirdikleri messenger larının yaydığı sinyallere tüm evrenlerden ulaşabiliyordunuz, nasıl olduğu bilinmez bir şekilde bloke edilemiyordu işte, yanlız ses ve görüntü kalitesinde bazı sorunlar yaşayabiliyordunuz. Hafta başında ekipten biri olan Vincent şirketin web sitesinde bu konu üzerinde de çalışacaklarını belirtmişti.''Haha yine okulu kırdın değil mi Nance ?'' diye soruyordu Britannia farkında olmadan pembe dudaklarını büzüp çarpıtarak '' Biliyorum beni cazibeli gösteriyor fakat yatılı okumak *gerçekten* berbat bir şey, bütün gün okuul, provalaar, konserleer, konferanslaar, ders,ders,ders... '' O, göz bebekleri çok hafifçe yukarıya kaydırmış başını hafif hafif sağa sola yatırarak günlük aktivitelerini sıralarken Nancy ise şirinliğine gülümseme ihtiyacı hissetmişti ''Doğru tahmin, ofisimdeyim. Gel gelelim bu kadar erken bir saate online olduğuna göre sen de yapman gerektiği gibi ders çalışmıyorsun tatlı kedicik?'' diye kaşlarını kaldırarak tahmininin doğrulanmasını bekledi ne var ki sonuç pek te beklediği gibi çıkmamıştı öyle ki Britannia bu kez göz bebeklerini yana kaydırmış birhalde alt dudağını ısırarak ''Umm, pek sayılmaz *yanaklarını sıkıntıyla şişirip * konser var ve kısa bir süre içerisinde konferans odasında olmalıyım. Jeremmy i yakalamak için daha bile erken çıkmam gerekecek.'' diye cevap vermişti. Zavallı çocuk diye düşündü Nancy her ne kadar enerjik davransa da oradan oraya koşturmaktan ne kadar yorgun düştüğü üzerine sinmiş o tuhaf bitkinlikten belliydi '' Ben de ofisi terk etmek üzereydim, o halde şimdi vedalaşalım döndüğünde konuşuruz'' Britannia ''Uh pekala, bye bye '' diyerek ufak güzel elini kameranın dibine sokarcasına salladı ve sonra görüntü kayboldu... İyicene mayıştığı için yerinden kalkmak ise kızın bir hayli vaktini almıştı önce sandaliyesinin kollarını sıkıca kavradı, sırtını dik tutarak bir deneme yaptı sonucun başarısızlık olması kendi kendine gülmesine yol açmıştı sonrasında tüm kararlılığıyla kavradığı sandaliye kollarından güç alarak bir hamle yaptı, ah işte ayağa kalkmıştı bile, üstünü giyindikten sonra ışıkları kapatıp kapıdan dışarıya çıktı. Belki Laurence bir ara uğrar diye düşünüp yedek anahtarı girişte ki minik kurbağanın şapkasının altına terk ettikten sonra kendini Camilla nın buz gibi sokaklarına atıverdi...

...

Brrr...bu kadar soğuk olacağını tahmin etseydi daha sıkı giyinirdi dizlerinin üzerinde dek uzanan lacivert şirin paltosuyla şık botlarının arasında kalan boşluğu soğuktan korumaya yetmiyordu beyaz çorapları. Elleri eldivenli olduğu için dantel desenli şeffaf şemsiyesini biraz zorlanarak açtı, başında ki Vintage şapkanın bu denli şiddetli bir yağmuru tutabileceğini sanmıyordu. İşte yola koyulma vakti, kapısının önünde şöför bekletmeyi biraz görgüsüzce bulduğu için eve dönerken genelde taksi tutardı, fakat bu yağmurda taksi bulmak biraz zor olacaktı. Yine de babasını arayıp kendisine bir araba göndermesini rica etmeyecekti çünkü arabanın kendisine ulaşmasını bekleyene kadar çoktan binecek bir şey bulup kendisini eve atmış olurdu. Eh ne yapalım yağmur altında biraz yürüyecekti o halde, hem Laurence la geçirdiği muhteşem öğleden sonrasında atıştırdığı pastaları yakmış olurdu, ikisi de o kadar çok yemişlerdi ki beş çayı için yer kalmamıştı huh ne skandal ama...Bunu kokoş Bess e anlatsa kim bilir nasıl tepki alırdı hem çöp kutusu gibi yediği için hem de beş çayını atladığı için. Hafifçe kıkırdadı yine kim bilir şapşal Laurence şimdi ne yapıyordu, eksantrik ailesinden gelen telefon üzerine bu gün normalden erken çıkmıştı hoş bakacak iyi bir dava da yoktu bu aralar. Hep abuk subuk aldatma meseleleri, o tür şeyleri de kabul etmiyorlardı zaten. Tabii tüm bunları düşünürken şemsiyesi başının üzerinde, alçak topuklarını hafif hafif takırdatarak telaşlı kalabalığın arasından hızla ilerlemeye başlamıştı bile

''Nanceeeee!!!''

Birileri arkasından harfi harfine senkronize bir şekilde sesleniyordu, olduğu yerde bezgince duraksayarak başını içine doğru çekti yüzünde tam anlamıyla 'yakalandık' ifadesi belirmişti, bir bu eksikti diye geçirdi içinden. Az sonra yanında bitiverecek kişiler kimler di acaba? Enerjilerine bakılırsa çenelerinden kolay kolay kurtulamayacağı birileri olmalıydı. Derin bir nefes alarak güç bela takındığı gülümsemeyle arkasına döndü ve ..

''Haa?! Siz ne arıyorsunuz burada? Okulda olmanız gerekmiyor mu?''

On metre öteden asortik çevrelere ait oldukları belli olan oyuncak bebekvari Blandford kardeşler aynı renklerde ki kalın çizgili uzun atkılarına sarınmış, tüm gösterişleriyle karşısında duruyorlardı, ikisinin saçları da sırıl sıklam olmuştu, şemsiyesiz gezmeleri Nancy i şaşırtmıştı doğrusu. Kardeşlerden Cecil olanı fazla gecikmeden ukalaca söze başladı ''Ders yeni bitti, biz de zil çalar çalmaz fırladık. İzinliyiz de, bu hafta sonunu ailemizle geçireceğiz...''Aileleriyle geçireceklermiş ne bahane ama ailemizi ziyaret edeceğiz bahanesiyle hafta sonunu evde geçiriyoruz desenize siz şuna, her neyse havadan sudan birileri yerine karşısında pek sevdiği bu ikiliyi bulduğuna sevinmişti, onları özlemişti de . Bazı davalarda telefon açıp genelde son derece işe yarar olan fikirlerini alıyordu tabii ki fakat yüzlerini uzun süredir görmemişti ''Neden şöförünüz sizi almaya gelmedi ki? Şemsiyelerinizi de almamışsınız. Üşüteceksiniz. '' Cecil in yüzüne tuhaf bir sırıtış yayıldı nancy bu mimiğin taşıdığı duyguyu hangi iki kelimenin karışımı diye tanımlasa bilmiyordu ''Anti depresanlarımız tükendi. Yenilerini edinmek gerek. Yanlız bu durum işlerimizi biraz bozuyor annem eve erken dönmemizi yeğelerdi de... '' Biraz uğraşarak çantasından çıkardığı reçeteyi havaya kaldırıp sallayarak kısa bir süreliğine Nancy e gösterdi ardından kağıt daha fazla ıslanmasın diye katlayarak avucuna sıkıştırdı. Kız ise bir pot mu kırdı yoksa Cecil her zamanki kadar umursamaz mı anlayamamış tı ''Pekala bak ne diyeceğim benim bayaa vaktim var beraber eczaneye gidebiliriz kardeşin de eve döner '' bu soru üzerine kardeşler şöyle bir duraksamışlardı, anlarsınız ya birbirlerinden ayrı kalmak pek hoşlarına gitmiyordu. kendi aralarında kısaca bakıştılar, sonunda Nancy ninkinin en iyi çözüm olduğuna karar vermişlerdi...

...

Blandford ları ayırdıktan sonra Nancy ve onun azıcık daha yukarı kaldırdığı şemsiyesinin altına sığınan Cecil bir kaç dakika daha yürümüş sonunda da buldukları ilk eczane den içeriye dalmışlardı. Ohh sıcak gibisi yok, soğuk havanın muhteşem bir şey olduğu konusunda gençlerin ikisi de hemfikirdiler gel gelelim soğuk havada sıcacık bir yerde oturmak kadar güzel bir şey de olamazdı. Nancy kapalı bir mekana girmiş olduğu için şemsiyesini dikkatle kapadı ve başında ki şapkayı çıkardı. Islak şemsiyesini ortalığı berbat etmyecek bir yere bıraktıktan sonra sırasını beklemek üzere 'seksi' bir şekilde duvara yaslanmış olan oğlanın hemen yanında ki boş sandaliyeye çöktü. Yorgunluktan olacak ki birbirlerini uzun süredir görmüyor olmalarına rağmen ikisinin ağzından da tek bir kelime çıkmamıştı haydi Nancy neyse fakat konuşmaya pek meraklı biri olan Cecil için bu oldukça ilginç bir davranıştı. Bu sırada kendilerinden bir önce ki müşterinin konuşmalarına kulak misafiri olmuşlardı ve kız gün içerisinde ikinci kez Zavallı çocuk diye düşünüyordu. Yalan söyleyenle doğru söyleyeni kolayca ayırt edebilen biri olarak dürüstlüğünden emin olduğu gencin haline çok üzülmüştü , eczacıdan böyle bir ricada bulunmayı dahi göze almış oluşuna bakılırsa gerçekten ciddi bir sağlık problemi vardı. Derin bir nefes aldıktan sonra adamın bir cevap vermesine fırsat bırakmadan araya girdi ''Yoo yoo hiç gerek yok ödemeyi ben yapacağım. '' Eczacının yumuşak yüzünde beliren hafif bir şaşkınlık kafasının biraz karıştığını belli eder gibiydi günün yorgunluğuna rağmen gençlere gülümseyerek '' Pekala, bir karar verin de ona göre hareket edelim olur mu?''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2009 8:42 pm

Eczacıdan bir cevap beklerken araya giren kızın sözleriyle utanma duygusu kesinlikle tavan yapmıştı. Alt dudağını ısırıp bakışlarını yere sabitlerken eczacıya kızararak döndü. Bir kaç santim uzunluğunda ki parlak tırnakları tezgaha değdirip ürkekçe indirdi. `Aslında borç karşlığı sizden almam işime daha çok gelir´ Tabi kabul etmeme durumunda tekrar kıza borçlanacaktı. Aslında bunun nedeni yolunun üstünde olan eczacıya borç yaptırmak daha kolay görünüyordu. Kızın nerede yaşadığını bilmediği için ona ödeme yaparken sıkıntıya da girebilirdi. Çelişkili bir durumdu ancak kararı eczacıya bırakmak daha iyiydi. Hem fakir de sayılmazdı ertesi gün parasını öderdi elbette. Daha sonra utanarak kıza döndü `Gerçekten minnnettarım, yolda paramı çaldırmasam bu duruma düşmezdim ancak bu kadar yolu da eli boş dönmek istemedim´ dedi sıkıntıyla. Daha sonra ufacık, şekilli dudaklarının arasından çıkan dili, dudaklarını ıslatarak huşuyla, karanlık havayı dağıtan tatlı bir güneş gibi gülümsedi. Ardından, çok fazla utansa da işleri hiç değilse düzeltmiş olmanın verdiği huzurla reçeteyi tezgahın üzerine bıraktı `Çok pahalı şeyler değil, ancak borçlu da kalmak istemem, en yakın zamanda öderim´ dedi çevik bir kedinin büyüleyici güzellikte ki bakışlarını kıza dikerek. Pek belli etmiyor olabilirdi, ancak ağzından çıkan hemen hemen her kelime tamamen heyecanını bastırmak içindi. Şapşal bir çocuk değildi ancak ailesi kendisini daha fazla korumak için dış dünyaya açılmasına fazla izin vermemişti. Bu yüzden yabancı birini bırakın, eczacıdan ilaç isterken bile ecel terleri döküyordu. Bir de bunu parasızken yaptığı hatırına geldikçe iyice ürküyordu. Dilenci yada muhtaç damgası yemek istemezdi, bu yüzden içinde bulunduğu durumu en iyi şekilde anlatmalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2009 10:14 pm

Eczacı ''Pekala o halde, öyle yapalım.'' sırayla ikisinin de yüzlerine bakarak sonra tamamen Almaren a döndü. Nancy ise sakince durup çocuğun söylediklerini dinledikten sonra gülümseyerek destek olmak istercesine elini onun omuzuna yerleştirdi ''Evet biliyorum, söylediklerinize az önce kulak misafiri oldum . Gerçekten çok moral bozucu bir olay, fakat sakin kalırsanız bu olayı daha az zararla atlatırsınız '' çocuğun başına gelenlere kendi başına gelmiş gibi üzülmüştü gerçekten, özellikle bir öğrenci için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyordu. Eğilip çantasını biraz karıştırarak cep telefonunu çıkardı ''Kartlarınızı iptal ettirmelisiniz, yoksa cüzdanınızı çalan kişi başınıza tahmin ettiğinizden de büyük sorunlar açar...'' sonra telefonu ona doğru uzatarak ''Telefonunuz da çalındıysa benimkini kullanabilirsiniz'' oğlan için endişelendiği her halinden belli oluyordu keşke elinden daha fazlası gelseydi eğer elinde ip ucu falan filan olsaydı hırsızın peşine düşerdi ama işte... Bir o kadar endişeli görünen Eczacı da ''Sizi anlıyorum bir kez benim de başıma gelmişti gerçekten berbattır Ödeme için acele etmenize gerek yok kartlarınızı yenilemeniz zaman alacaktır.'' tezgaha bırakılan reçeteyi şöyle bir gözden geçirdikten sonra nerede ne olduğunu bildiği için listede ki ilaçları tek tek çıkarak özenle bir torbaya yerleştirdi ve sahibine uzattı ''İşte hepsi burada, umarım çabuk iyileşirsiniz...''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeSalı Kas. 24, 2009 12:18 am

Kızın sıcaklığı karşısında utancı yavaş yavaş sevecenliğe ve sıcak kanlılığa dönüşmüştü. Elin omzuna konmasıyla yavaşça ona tebessüm ederek ufak bir baş selamı verdi teşekkür manasında. Neyse ki sakinleşmek için epey vakti olmuştu ve can kulağıyla onları dinleyebiliyordu `Evet, sanırım´ dedi tatlı bir gülücükle inciyi andıran dişleri ve şık gamzeleri güzel yüzünde belirirken. Uzun kirpiklerini aheste aheste kırpıştırırken şans eseri kuru kalmış saçlarını kulağının gerisine çekti parmaklarıyla `Çok naziksiniz, gerçekten çok teşekkür ederim ama sadece cüzdanım gitmiş, onuda cebimden almış olmalı gelirken markette takip edilmiş olabilirim, keşke düzgün bir alışkanlığım olsaydı da cüzdanımı cebime değil çantama bıraksaydım´ dedi kaşlarını havaya kaldırıp çantasından laptobun yanında ki ufak cebi açıp telefonunu çıkarırken. `Dilenci gibiyim ama yanımda laptop var´ dedi mırıldanıp kendi kendine kıkırdayarak. Tabi bunu şımarıklık olsun diye kesinlikle yapmamıştı. Daha sonra eczacıya dönerek merakla kaşlarını kaldırdı `Ödemeyi yarın nakitte yapabilirim, ama bir polise haber versem çok iyi olur. Başıma bir sürü fatura kesilmesini istemem´ dedi telefondan bankanın numarasını tuşlayarak. Daha sonra poşeti incecik parmaklarıyla tezgahtan alarak tatlı bir sempatiklikle dizlerini kırıp `Çok teşekkürler´ dedi. Ardından utana sıkıla genç bayana döndü `Size de nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum...´ Hafifçe duraksayıp kalem kadar ince parmaklara sahip elini uzattı `Benim ismim Almaren, sakıncası yoksa sizinkini de öğrenebilir miyim?´
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeSalı Kas. 24, 2009 3:28 pm

''Rica ederim, kötünün iyisi yani. Şükürler olsun ki size zarar vermemiş...Çantaya koymak ta o kadar güvenli sayılmaz aslına hatta insanın başına daha büyük dertler açabiliyor en iyisi nakit yerine sadece kart taşımak... '' yarı şaşkın bir yüz ifadesiyle ellerini şans eseri şekli henüz bozulmamış olan saçlarının arasına daldırdı bu hırsızlık olayının 'kötünün iyisi' diye tabir edilecek türden olması içini bir nebze rahatlatsa da hala onun için üzülüyordu. Kendi telefonunu dikkatsizce paltosunun cebine cebine tıkıştırırarak güülümsedi ''Yoo öyle demeyin gerçekten muhtaç gibi görünmüyorsunuz, çok insani bir durum bu. Polisimiz hiç bir işe yaramadığından her köşe başında bu serseriler den 3-4 tane rahat var!'' doğru değil mi ama? İşlerini doğru düzgün yapamadıkları için suç oranı her geçen gün daha da artıyordu ve bu Nancy i deli etmeyeyetiyorda artıyordu bile. Görüşlerinin geri kalanını kendine saklayarak gözüyle ilaçları tek tek yerlerinden çıkaran Eczacıyı takip etti. Adam tezgaha yaklaşmış müşterisiyle ilgileniyordu şimdi '' Pekala ne zaman isterseniz.'' dedi yumuşak bir tavırla devam etti ''Bence de haber vermekte fayda var.'' gence ilaçlarını teslim ettikten sonra teşekkürü ne sevimli bir ''Rica ederim'' kelimesiyle karşılık vererek tezgaha yanaşan asortik oğlana döndü. Nancy ise pek çekingen görünen genç oğlanın elini karşılıksız bırakmamıştı sol eliyle onunkini kavradıktan sonra nazikçe sıktı ''Memnun oldum Almaren, Ben de Nancy'' farketmeden az önce çocuğun yaptığı gibi dizlerini hafifçe kırdı ve gülümsedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePerş. Kas. 26, 2009 9:00 am

Almaren, yavaşça gülümsedi, polisler konusuna katılıyordu ancak şu yoğun sisinde etkisi olmalıydı. Göz gözü görmeyince hırsızlarda bundan istifade edebiliyorlardı. Fazla iyimser mi yaklaşıyordu bilmiyordu gerçi, parası çalınmıştı. Kızın, Almaren'in ufacık elini kavramasıyla çocuk masumca gülümsedi `Memnun oldum´ dedi, yaklaşan çocuğu daha önceden görmüştü ancak yeni farkediyordu ve inceleme vakti bulmuştu çok azda olsa. Ona da yavaşça ufak bir gülücük atarak selamladı. Elini geri çektikten sonra eczacıya dönerek `Size de ayrıca teşekkür ederim, yarın öğlen buradayım.´ dedi ve yavaş yavaş şemsiyesini eline alarak sırasını onlara devredip kapıya yöneldi. Böyle iyi ve sevimli insanlarla karşılaşmaktan onur duymuştu. Şimdi ise sıcak evine, derslerinin başına dönmeliydi. Yandan ince bir çizgiyle ayrılmış kızıl kahve karışımı saçlarını yana doğru nazik bir el yordamıyla atarak kapıyı açtı ve çıktı. Çok şükür ki yağmur durmuştu ve ıslak bir kediye dönme zorunluluğu ortadan kalkmıştı. Ayrıca içeride ki bayan ve şu şık çocuk şemsiyesini görmeyecekti. *Hafifçe gülümsedi* Beresini takarak şemsiyesini çantasına bir yerlere uydurmak için kenarda durdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeCuma Kas. 27, 2009 8:03 pm

''Ben de'' diyerek gülümsedi Nancy, sorunun bir şekilde çözüldüğünü gömek onu çok mutlu etmişti. Dışarıda da yağmur durmuş gibi görünüyordu eğer yolda konuştukları gibi ofise ya da başlarını sokabilecekleri tanıdık bir yere geri yürüyeceklerse Cecil nazlı nazlı davranmak yerine in elini birazcık çabuk tutsa iyi olacak tı.Bu esna da Cecil Almaren a aynı şekilde hafifçe gülümseyerek selam verdi ve eczacının gence nazikçe cevap verişini izledikten sonra tezgaha iyicene sokularak reçeteleri eczacıya uzattı. İki reçetenin de birebir aynı olması muhtemelen onu şaşırtacak hatta muhtemelen karşısında rüşvet karşılığında ilaç yazdıran zengin bir çocuk bulduğunu düşünecekti. Eczacı özensizce katlanmış reçeteyi açıp şöyle bir inceledikten sonra ''Okuldan mı çıktınız? '' diye nazikçe sordu ona muhtemelen sıcak kanlı biriydi ve alışveriş esnasında geçecek beş dakika boyunca bile soğuk suratlı sağlık çalışanları gibi kaskatı durmak istememişti ''Hmm evet '' diye önüne geçemediği bir ukalalıkla yanıtladı onu, genç adam ilaçları hazır etmek üzere sırtını Cecil e döndüğünde hafifçe tebessüm etti ''Sırıl sıklam olmuşuz. Şemsiyemizi okulda unuttuk sanırım? İşinize burnumu sokmak istemem fakat yerinizde olsam dışarısı bu kadar serinken ıslak giysilerle kapının önüne adımımı atmam. '' şu sırada muhtemelen oğlanın anti depresanlardan çok soğuk algınlığı ilaçlarına ihtiyaç duyacağını düşünüyordu. Cecil kollarını tezgaha yerleştirerek ''Siz de haklısınız fakat bu hava şartlarında taksiler ya dolu ya da çalışmıyorlar.'' adamın kendisine uzattığı poşeti alarak. ''Pekala, o halde az ileride ki metro yu öneririm size'' oğlan eczacıya hafifçe gülümseyip ilgili görünmek için uğraşmadan ''Teşekkürler'' diyerek arkasını döndü tabii ki metroyu kullanmayacaktı, mesela halka inmek ten çekinmek değildi elbette sadece oranın böyle bir durumda ne kadar kalabalık olabileceğini az çok tahmin edebiliyordu o kadar. Bu durumda Nancy le daha önceden anlaştıkları gibi ya ofise döneceklerdi ya da gece konaklayabilecekleri güvendikleri bir dükkan a gideceklerdi eh bu sis söz konusuyken evden çağıracakları özel araçlar bile yola çıkamayabilirdi. ''İşim bitti Nance. Artık çıkabiliriz''

İkili saniyeler sonra dükkanın kapısının önüne çıkıvermişti, Nancy elinde tutuğu şapkayı hafifçe kafasına geçirirken halen ıslak olan sarı saçları ve zarif giysileri yumuşacık beyaz tenine yapışmış güzel Cecil in alt dudağı nın titrediğini görebiliyordu, neredeyse paltosunu çıakrıp onun narin omuzlarına bırakası gelmişti bir faydası olacağını bilse hiç durmaz yapardı zaten. ''Acele ederim Cecil sen çok üşüyorsun'' Bu arada görünüşe bakılırsa Almaren da halen buradaydı Nancy onun bir şeyleri çantasına sıkıştırma çabalarını sakince izledikten sonra biraz çekinerek ''Şeyy.. afedersiniz, bu hava şartlarında taksi bulmak çok güç olduğundan ısınabileceğimiz gerektiği takdirde gece konaklayabileceğimiz bir yere gidiyoruz bizimle gelmek ister misiniz? Eğer arabamız ize ulaşabilirse sizi eve bırakırız'' diye bir teklif sundu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeC.tesi Kas. 28, 2009 3:37 pm

Almaren, çantasını düzenleme işini bitirdikten sonra -Çok şükür Laptobu çizmeden başarmıştı- kızın ince sesiyle irkilip başını kaldırdı. Vişne çürüğü renginde ki parlak dudakları sadece bir tebessümle genişleyip beyaz yüzünü anlamdırırken `Aslında evim yarım saatlik bir yürüyüş mesafesinde´ dedi bir otelde vakit geçirmenin kendisi için anlamsız olacağını düşünürken. Daha sonra sarı/yeşil karışımı gözleri merakla açıldı `Eğer gideceğiniz otel çok yakın değilse bana eşlik edebilirsiniz, isterseniz?´ dedi soğuktan çenesi titreyen sarışın çocuğa bakıp kıza dönerek. Hem bu şekilde otellerle uğraşmak zorunda kalmazlardı. Tabi otel yabancı birinin evinde kalmaktan daha rahat olabilirdi bunu da düşünmüştü, ama kibarca teklif etmekden de geri durmamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeC.tesi Kas. 28, 2009 7:09 pm

''Ah, anlıyorum.Bize kıyasla oldukça şanslısınız.'' Nancy iyicene kıp kırmızı kesilerek zarif kolunu serbest bıraktı ve bacağına hafifçe çarpmasına izin verdi. Hoş pek çekingen biri olmamasına rağmen böyle bir teklif yaparken neden sıkıldığını kendisi de kavrayamamıştı çocuğun soruyu yanlış anlamasından korkmuştu her halde. Her neyse onun adına sevindiğini söyleyebilirdi, atlattığı şokun üzerine bu soğukta kilometrelerce yürümek zorunda kalmamıştı en azından. Yağmurun ne zaman tekrar bastıracağı da hiç belli olmazdı hani. Gencin nazik teklifi üzerine Nancy ve Cecil şöyle bir bakıştılar oğlan titrek dudaklarının arasından mırıl mırıl tatlı fakat hafften de ukala bir tonda ''Harika fikir!'' diye belirtti görüşünü onun bu aceleci tavrına karşılık kız hafiften kızarıp bozarmıştı '' Bu durumda size minnettar kalırız. Cecil o kadar ıslak ki onu sıcak bir yere ne kadar acele ulaştırabilirsem o kadar iyi. Muhtemelen sizi çok fazla oyalamayız.'' Gerçekten de minnet duyduğu sesinin tonundan anlaşılabilirdi, eldivenli elleri ni bile ceplerine sokarak ısıtma gereği duyuyorsa Cecil ne durumda olmalıydı kim bilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePaz Kas. 29, 2009 1:50 am

Kaşları şirince havaya kalkarak kızın kızarmasına karşın hareketlerini daha derli toplu hale getirmeye çalıştı. Şu ana kadar hem cinslerinden olsun, karşı cinsinden olsun iltifatlar alıyordu ancak davranışlarının birini zor duruma soktuğuna hiç şahit olmadığı için ister sitemez her ne yaptıysa utanmıştı. `Evet sanırım´ dedi utancın etkisiyle mırıltı gibi çıkan sesiyle. Ev arkadaşı şapşal şapşal sırıtmasının insanın içinde ki ihtirasları tetiklediğini söylerdi o edebi aksanıyla ancak inandırıcı gelmezdi. Herhalde teklifini yanlış anlamış olmalılardı. Teklifi kabul etmeleri üzerine evin yolunu onlara göstermek için yürümeye başladı, ne çok hızlı nede uyuşuk bir tempoda. `Ah, gerçekten önemli değil, bana o kadar yardımınız dokundu misafir olmanızdan hoşnutluk duyarım.´ Daha sonra aklına ev arkadaşı geldi. Biraz tuhaf hareketleri olan bir çocuk olduğu için ondan bahsetme gereği duymuştu ki hazırlıklı olsunlar. Ayrıca durup dururken iltifatlar yağdırmasını edebi, şairane konuşmalarını yada hiç yoktan aşağılamalarını ve kibirli yaklaşımını kişisel anlayabilirlerdi. Ama önce ismini henüz öğrendiği Cecil isimli çocuğa dönerek tatlı bir şekilde gülümsedi. `Sanırım Cecil'di? Lütfen bunu alın, şifayı kapmadan bir işe yarar diye umuyorum.´ dedi sıcacık, fil dişini andıran boynuna doladığı atkısını çıkarıp onun boynuna dolayarak. Oldukça uzun olduğu için dudaklarını kapatacak şekilde de sarabilirdi. Daha sonra kendi beresini kulaklarına iyice indirip yürümeye devam ederken `Bir ev arkadaşım var... İsmi Amethyst, biraz tuhaf bir çocuktur, hareketleri görünümü, sözleri falan. İnsanlar tarafından biraz dışlanıyor ama ben seviyorum, ilginç biri. Davranışlarını kişisel algılamazsanız size fazla rahatsızlık vermez sanırım.´ Ardından duraksayarak gülümsemesi büyüdü `Nedeninden hiç bahsetmiyor ama saçları beyaza yakın mavi renk, gözleri de gri denecek kadar açık bir mavi, yani görünüş olarak bahsetmekte fayda var sanırım yadırganmasını istemem´ dedi çekinerek bakışlarını yere indirip. Arkadaşının kırılmasını istemiyordu sonuçta, yeterince alay konusu oluyordu nede olsa. Hele o tuhaf düşünce yapısı bazen şiddet görmesine bile yol açıyordu. İşin ilginç yanı ise, kalemi ve dili kullanış biçimi dehalara yaraşır cinstendi ve ülkenin en iyi okulunda okuyordu. Hikayesi çoğu zaman Almaren'e Oscar Wilde'ı hatırlatırdı, eh aynı türden zevkleri vardı nede olsa ama Amethyst sadece ucuz bir kopyadan öteydi, o çok güzel, harikulade bir çocuktu.

Daha sonra sessizleşti ve yarım saatlik bir yürüyüşün ardından eve vardılar. Bu şehre uygun olarak apartman dairelerinden biriydi yaşadıkları yer. En alt katta minyatür evler barındıran çok hoş, antika bir dükkan vardı. Kepenkleri sadece birbirine geçmiş sade zincirler olduğu için -Henüz kapanmamıştı- İçerisi rahatlıkla görünebiliyordu. Nancy ve Cecil'e gülümseyerek vitrin camına yaklaşıp buharı eliyle sildi ve ince tırnaklarıyla cama tatlı bir kedi gibi tıkır tıkır vurdu. Dream vitrine yaklaşarak ufak kediciği gördükten sonra rahatlamış ve dudak okuma yöntemiyle ev arkadaşının biraz önce eve çıktığını haber vermişti. Daha sonra birbirlerine şirince el sallayarak vedalaştılar ve Almaren misafirlere kapıyı açarak yukarı buyur etti. `Asansörü kullanmıyorum genelde, tek kat çıkmamız lazım çünkü´ dedi. Önlerine çekinerek düşüp yukarı çıkarken. Kapıyı çaldığında biraz beklemeleri gerekmişti. Lord edalarında ki Amethyst'in gelmesi bir kaç dakika sürebiliyordu. O esnada Almaren ise merakla kızarmıştı, birbirlerini görünce ne tepki vereceklerini bilmiyordu çünkü. Kapı açıldığında kulağıyla omzu arasına sıkıştırdığı telefonla neşeli neşeli bir şeyler konuşan güzellikte çoğu insana parmak ısırtacak çocuğun gözleri merakla ve şaşkınlıkla ardına kadar açılmıştı. `Pekala daha sonra konuşuruz, ufak Almaren yine eve bir kaç kedi getirmiş, ama bu seferkiler biraz daha büyük´ dedi kıkırdayarak. Sigarasının uzayan küllerini onları içeri davet etmeden kapıda ki çiçeğin içine sirkeleyerek -orası epey kül dolmuştu- geri çekildi ve telefonu kapattı. Her ikisini de, hatta Almaren'i de şöyle bir süzerek. Tabi bir şey söylemesine Almaren fırsat vermeden onun zayıf bedenini kenara yavaşça çekip misafirlere yol açtı `Siz ona bakmayın, içeri uyrun lütfen´ dedi, kaş göz işaretleriyle birbirlerine durumu izah etmeye çalışan arkadaşlar şimdi suskunlaşmış misafirlerin girmesini bekliyorlardı. Amethyst muzur bir zampara gibi -Çapkın kesinlikle değildi- Almaren'i köşeye çekmiş sıkıştırıp duruyordu. Eve bir bayan girmesi pek olağan bir şey olmadığı için ve hoş bir kız oluşu aklına Almaren'in kız arkadaşı hikayesini getirmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePaz Kas. 29, 2009 12:49 pm

''Teşekkür ederim de bir şey yapmadık ki. Siz her şeyi kendi başınıza halletiniz '' diye içten bir tavırla yanıtladı adımlarına hafiften hızlı bir tempo kazandırırken. Cecil ise gencin kendisine uzattığı atkıyı hiç mırın kırın etmeden almıştı okulunun renklerini taşıyan kendi ıslak atkısını çıkardıktan sonra genncin verdiğini özenle boynuna sararak ''Teşekkür ederim'' dedi kibarca. Atkı azıcık bile olsun ısınmasına fayda etmişti. Nancy bir an için başında ki şapkayı çocuğa önermeyi düşünmüştü fakat bunu ciddiye alacağını bildiğinden sustu sokağın ortasında kız şapkası takan şirin-dahası ıslak- bir oğlanla yürümenin ne kadar fazla dikkat çekebileceğini billiyordu hoş insanların söz konusu Cecil olduğunda cinsiyet ayırt edebileceklerini pek sanmıyordu ya. Cecil hafifçe kaşlarını kaldırdı ''Rahatsızlık vereceğini sanmıyorum'' en iyi arkadaşınızmış gibi görünürken birden ortada sebep yokken size acımasızca saldırmaya başlayan, iki dakika önce yere göğe sığdıramadığı bir edebi eseri durup dururken yerden yere vurmaya başlayan Marion ucubesini tecrübe ettikten sonra, Britannia ve Jeremy kadar vıcık vıcık bir arkadaşlık ilişkisiyle karşı karşıya kalmadıktan sonra her türlüsüne katlanabileceğini zannediyordu 'verirse de lafı yapıştırırız...'' dye geçirdi içinden. ''Endişeye gerek yok, daha tuhaf tipler de gördüm '' dedi ellerini iki yana açarak biraz nazlı nazlı hareket ettiği için ikili nin azıcık gerisinde kalmıştı Cecil in gözüne son derece güzel gözüken bir dükkanın önünde durduklarında anladığı kadarıyla nihayet gencin evine varmışlardı. Güzel başını hafifçe kaldırarak binayı şöyle kısaca bir gözden geçirdikten gencin açtığı kapıdan kızla beraber içeriye girdi hafifçe yana kayarak Almaren e önlerine geçmesi için yok verdi . Ev ikinci kattaysa asansör kullanmaya hiç gerek yok tu gerçekten de, yine tayfann en arkasında kalarak kısacık bir yol olan merdivenleri uyuşuk uyuşuk tırmanıp şu bahsedilen ilginç ev arkadaşının kapıyı açmasını sabırsızlıkla bekledi. Eğer hiç tanımadığı birinden iyilik görmüyor olsaydı- örneğin kendisini kapıda bekleten Nancy ya da Laurence olsaydı- muhakkak onları şöyle bir azarlardı ama böyle bir durum da sıcak bir eve kapak atabildiğine bile şükrediyordu. Sadece kızın duyabileceği bir sesle hissettirmeden ''Duydun mu Nancy büyük duruyormuşuz ? *elini çok hafifçe kızın omuzu na dokunurarak* Eminim şu giysilerden dir.'' Nancy her daim oğlana 15 falan gösterdiğini söylerdi, gel gelelim nancy le ilgili öbür mevzuya kız genelde yaşından çok daha olgun şeyler giydiği için Cecil bu konuya ufacık ta olsa dokunmak istemişti. Nancy gülümsemeyi sürdürerek oğlanın cılız kollarından birini belli belirsiz çekiştirip kendilerini içeriye daet eden Almaren e gülümseyerek teşekkür etti ve içeriye doğru ilk adımını attı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Almaren Dollie Cygnus
Dükkan Çalışanı
Almaren Dollie Cygnus


Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 22/11/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimePtsi Kas. 30, 2009 2:22 am

Misafirlerin içeri girişiyle Almaren'de girdi ve kıyafetlerinden bir an önce kurtulmak istercesine paltosunu ve beresini, daha sonra misafirlerinkini omuzlarından nazik bir ev sahibi gibi alarak dolaba astı. Sokak kapısının hemen karşısında bulunan mutfağa, sigarasını içmek üzere giden Amethyst'i yolda yakalayarak misafirlere çay demlemesini rica etti. Çocuğun şımarıkça gözlerini devirip içeri gidişi üzerine rüşvete girişti. Eğer başı sıkıştığında kapısına gelirse aynı burun kıvırmayı yapacağını hatırlatarak zafer kazanmıştı. Neşeyle misafirleri hemen yanda ki odaya davet etti. `Siz şöyle buyrun, eğer kıyafetleriniz ıslaksa birşeyler getirebilirim? Yada bir battaniye olabilir?´ dedi, Nancy ve Cecil'in fizikleri Almaren'inkiyle epey uyuşuyordu nasılsa, eğer rahatsız olurlarsa sadece ıslak kıyafetleri çıkarıp battaniyeye de sarılmaları yeterli olurdu. Amethyst ise çayı biraz defne ile tatlandırıp demlemişti. Şu bir kaç dakika içinde suyu kaynatan cihazlara şükretmek gerekiyordu. O esnada da sigarasını bitirmiş omuzlarından aşağı uzanan, deniz kızlarını andıran saçlarını salarak salona prenses havalarında giriş yapıp kırmızı kadife koltuğuna kurulup misafirleri izlemeye başladı, tabi ikisini de şu an ince eleyip sık dokuyordu. Azda olsa beğenilecek insanlar mıydı yoksa Almaren'in ayırt etmeden arkadaş olduğu şu diğer beceriksiz insan gurubundan birimiydiler. Hayır, kesinlikle arkadaşına laf söylemezdi, onun kocaman bir kalbi ve saf duyguları vardı. Herkesle arkadaş olabilirdi ama bazıları gerçeken işe yaramaz kimselerdi ve onlara verdiği değeri de boşa gördüğü oluyordu çoğu zaman. Açıkçası Nancy ve Cecil bunlardan ikisi de değildi, onlarla arkadaş olacak değildi elbette, ancak çayın yanında biraz kek ikram etmeye değerler miydi merakta etmişti. `Çay demleniyor Almaren, biraz sonra alabilirsiniz´ diye seslendi giyinmekle meşgul olan Almarene, ayaklarına getirmeyeceğini belirterek. Almaren ise üzerine özenerek giydiği geniş yakalı, dizlerine kadar uzanan beyaz kazağı ve siyah ekoseli pantolonuyla kahverengi saçlarını toplayarak `Pekala Amethyst onlar benim misafirim zaten´ dedi köşede ki bir koltuğa kedi gibi kurularak. Bir öğrenci evine göre titizlikle düzenlenmiş salonun loş ama oldukça romantik ışığını, koyu bordonun hakim olduğu modern salonunda şöyle bir göz gezdirip `Umarım otelden daha fazla hoşunuza gider´ dedi hafifçe kızararak. Daha sonra Amethyst'e dönerek `Sizi doğru düzgün tanıştırmadım, ev arkadaşım Amethyst Myuca hangi ismini kullanmak istediğiniz size kalmış, edebiyatla ve şiirle oldukça içli dışlı´ dedi kısaca ardından `Bende bilgisayar bölümünde okuyorum, yaz siz?´ dedi onların okullarını merak ederek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harlequin
Admin



Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 23/09/09

Ezcacı :X3: Empty
MesajKonu: Geri: Ezcacı :X3:   Ezcacı :X3: Icon_minitimeCuma Ara. 04, 2009 8:26 pm

Kız değil fakat oğlan küçük zavallı bir kedicik gibi sırıl sıklam olmuştu ''Ben sizden giyecek bir şeyler rica edebilirim '' diye belirterek kızla beraber gencin peşi sıra salona doğru yürüdü. Öğrenci evi dendiğinde daha mütevazi bir yer beklediği için salonun görünümünden etkilenmişti. Yanlış anlaşılmasın, ne kadar küçük hanım triplerinde olursa olsun Nikkiel den farklı olarak her önüne gelene burun kıvırmıyor, en azından kendisine yardımı dokunan insanları incitmemeye gayret ediyordu. Gencin verdiği atkıyı dikkatlice çıkarıp, sırılsıklam olmuş pahalı paltosundan da kurtuldu ve etrafı batırmaması için herhangi bir yere bırakmak yerine kollarının arasına alarak, kaloriferlerden birine şık bir hareketle yaslandı. Soğuktan çatlayıp, buz gibi kaskatı kesilen zarif elleri eski esnekliklerini yavaş yavaş geri kazanmaya başlamışlardı. Islak giysilere rağmen titremesi hafiflemişti. Bu arada cici eldivenlerini yeni çıkarmış olan Nancy de hemencecik atılarak ''Çayı ben getirirm, mutfak ne taraftaydı?'' çevresine ufak bir şaşkınlıkla bakınarak, en azından tepsiyi taşıyarak az da olsa bir işe yararlarsa fena olmazdı hani gence zaten yeterince bela olmuşlardı . Şu ev arkadaşı Amethyst Nancy e göre sevilebilir biriydi fakat onun konuklarından pek haz etmemiş gibi duruyordu ve bu durum ev arkadaşları arasında kavga ya yol açabilirdi en nihayetinde. ''Emin olun ki bir otelden çok daha iyi, hele büro ya yürümekten çok çok daha iyi. Bizi bu soğukta bir saate yakın yol yürümekten kurtardığınız için size ne kadar teşekkür etsek azdır.'' Ayrıca tanımadığınız birilerini karşılık beklemeksizin eve almak bir hayli cesaret gerektirmesi şöyle dursun gerçek bir nezaket te isterdi, malum günümüzde kimse bir diğeri için kılını kımıldatmıyordu. Cecil hafifçe Amethyst e dönerek gülümsedi, Almaren e kanı ısınmıştı fakat ev arkadaşına karşı henüz nötr olduğundan sıradan bir gülümsemeydi bu ''Memnun oldum ben Cecil bu bayan ise Nancy'' ardından başını tekrar ilk tanıştığı gence çevirerek söylediklerini ilgilendiğini belli eder bir tarzda dinledi '' Hmm bilgisayar...Oyun yapım bölümü mü? Oldukça akıllıca bir tercih bazı büyük firmalar çalışanlarına yaşam olanakları bile sağlıyorlar.'' daha sonra Nancy den ve kendisinden söz etmeye başladı ''Ben iyi bir okulda kuralları gereği yatılı okuyorum. Nancy de öğrenci fakat boş zamanlarında hobi olarak hafiyelik yapıyor'' göz bebeklerini yüzü hafiften düşen Nancy e büyük bir keyifle kaydırarak...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ezcacı :X3:
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Konu Dışı :: Arşiv-
Buraya geçin: